Bütünüyle abartmıyorum.
- I'm totally not exaggerating.
O bütünüyle adil değil.
- That's totally unfair.
Çocuk tamamen ebeveynlerine bağımlıydı.
- The boy is totally dependent on his parents.
O tamamen kesin değildir.
- It isn't totally exact.
The car was totally destroyed in the crash.