Her yıl, yüz elli bin turist etkileyici manzara ve harika plajlardan zevk almak için bu adaya gelir.
- Every year, a hundred and fifty thousand tourists come to this island to enjoy the impressive scenery and the wonderful beaches.
Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
- All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
Yakında buradaki yiyecek ve içeceğin tadını çıkarmak için geleceksin.
- You'll soon come to enjoy the food and drink here.
Ben doğanın tadını çıkarmak için buraya geldim.
- I came out here to enjoy nature.
Bir yabancı dil öğrenmek gerçekten ilginç ve zevkli.
- Learning a foreign language is truly interesting and enjoyable.
Hastanede kalmak çok zevkli değil.
- A hospital stay isn't very enjoyable.
Ziyaretinizden zevk aldınız mı?
- Did you enjoy your visit?
Tom ve Mary yağmurda yürümekten zevk almadı.
- Tom and Mary didn't enjoy walking in the rain.
Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.
- Most young adults enjoy going out at night.
Felicja, TV izlemekten hoşlanır.
- Felicja enjoys watching TV.
Tom deneyimi eğlenceli buldu.
- Tom found the experience enjoyable.
Bu roman eğlenceli ve zevkli.
- This novel is fun and enjoyable.
Tom Mary'nin filmden niçin hoşlanmadığını bilmediğini söylüyor.
- Tom says he doesn't know why Mary didn't enjoy the movie.
Tom konserden hiç hoşlanmadı.
- Tom didn't enjoy the concert at all.
Yeni başlayanlar için rüzgar sörfünün keyfini çıkarmak zordur.
- It is difficult for beginners to enjoy windsurfing.
Tom bitkileri sulamayı bitirdikten sonra, o, gün batımının keyfini çıkarmak için veranda da oturdu.
- After Tom finished watering the plants, he sat down on the porch to enjoy the sunset.
Kendimden keyif almak istiyorum.
- I want to enjoy myself.
Hastanede kalmak çok zevkli değil.
- A hospital stay isn't very enjoyable.
Bu roman eğlenceli ve zevkli.
- This novel is fun and enjoyable.
Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.
- Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life.
Salonun zayıf akustiği, dinleyicilerin konserden zevk almalarını ciddi şekilde olumsuz etkiledi.
- The poor acoustics in the hall severely affected the audience's enjoyment of the concert.
O devam ederken keyfine bak.
- Enjoy it while it lasts.
Lütfen buyurun, afiyet olsun!
- Please help yourself, enjoy your meal!
O, en hoş bir parti için, ev sahibine teşekkür etti.
- He thanked his host for a most enjoyable party.
Tom kesinlikle eğleniyor gibi görünüyordu.
- Tom certainly appeared to be enjoying himself.
Saray büyük kraliyet lehinde eğleniyordu.
- The courtier was enjoying great royal favor.
Tom deneyimi eğlenceli buldu.
- Tom found the experience enjoyable.
Tom sadece güneşte oturmayı ve müzik dinlemeyi oldukça eğlenceli buldu.
- Tom found it pretty enjoyable just to sit in the sun and listen to music.
Yağmur olmasaydı yolculuğumuzdan zevk alırdık.
- We would've enjoyed our trip if it wasn't for the rain.
Eğer yağmur olmasaydı biz bizim yolculuğumuzdan zevk alırdık.
- We would've enjoyed our trip if it hadn't been for the rain.
This account fails to provide any basis for doubting that animals of subhuman species enjoy the freedom it defines.
I enjoy dancing.
... Every single day I enjoy going to training. ...
... traffic from invading its narrow streets so it's a better enjoy the chill ...