enemy

listen to the pronunciation of enemy
Englisch - Türkisch
{i} hasım
düşman

Macbeth, düşmanına saldırmak için bir ordu yetiştirdi. - Macbeth raised an army to attack his enemy.

Biz düşmanın nereden saldıracağını önceden tahmin ettik. - We anticipated where the enemy would attack.

yağı
(Askeri) Kara Kuvvetlerine karşı muharebeye giren birey yahut grup
düşmana ait
{i} düşman kuvvetleri
düşma
yad
enemy army
düşman ordusu
enemy at the gate
kapıdaki düşman
enemy combatant
Düşman savaşçı
enemy occupation
Düşman işgali
enemy action
(Askeri) düşman faaliyetleri
enemy activities
(Askeri) düşman faaliyetleri
enemy air attack
(Askeri) düşman hava taarruzu
enemy alien
(Askeri) düşman uyruklu şahıs
enemy alien
(Askeri) DÜŞMAN UYRUĞU: Kendi memleketi sınırları dışında ve muhasım bir devletin arazisi içinde veya işgalindeki arazide bulunan düşman uyruklu şahıs. Ayrıca bak. "alien enemy"
enemy battery file
(Askeri) DÜŞMAN TOPÇUSU DOSYASI: Düşman topçu bataryaları hakkında bilinen malumatı ihtiva eden kartlardan ibaret endeks
enemy battery file
(Askeri) düşman topçusu dosyası
enemy capabilities
(Askeri) Düşman imkan ve kabiliyeti
enemy capabilities
(Askeri) DÜŞMAN İMKAN VE KABİLİYETLERİ: Düşmanın maddi iktidarı dahilinde bulunan ve benimsendiği takdirde, kendi vazifemizin yapılmasına tesir eden hareket tarzları. Bu terim; yalnız taarruz, savunma veya muharebeyi kesme gibi, genel hareket tarzlarına değil; fakat, her genel hareket tarzı içinde yapılmasımümkün olan özel hareket tarzlarına da sahiptir. Düşmanın imkan ve kabiliyetleri zaman, mekan, hava durumu, arazi durumu, düşman birliklerinin kuvvet ve tertibatı gibi askeri harekat üzerine etki faktörlere göre kıymetlendirilir. Stratejik anlamda; bir milletin imkan ve kabiliyetleri, o milletin, milli hedeflerini yerine getirmesi için barışta ve savaşta kudreti dahilinde bulunan hareket tarzlarını ifade eder. Ayrıca bakınız: "capabilities"
enemy capability
(Askeri) düşman imkan ve kabiliyeti
enemy civilian internee information bureau
(Askeri) ENTERNE EDİLMİŞ SİVİL DÜŞMAN PERSONELİ DANIŞMA BÜROSU: A. B. D. Enterne Edilmiş Sivil Personel Danışma Merkezi ve Milli Büro'nun A. B. D. kara ordusu nezaret ve kontrolu altındaki enterne edilmiş sivil personelle ilgili bilgilerin alınması, işlenmesi, yayınlanması, enterne edilmiş sivil personele ait şahsi kıymetli eşyanın, emirlere uygun olarak, saklanması ve korunması; merkezi bir sivil personel parmak izi dosyasının açılıp tutulmasıyla meşgul olan faaliyet merkezi. ENEMY PRISONER OF WAR INFORMATION BUREAU: DÜŞMAN HARP ESİRLERİ DANIŞMA BÜROSU: A. B. D. Harp Esirleri Danışma Merkezi ile Milli Büro'nun; A. B. D. nezareti ve kontrolu altındaki harp esirleri ile ilgili bilgileri almak, işlemek ve yayınlamak; harp esirlerine ait kıymetli eşyanın, emirlere uygun olarak, saklanması ve korunması; harp esirleri için merkezi bir parmak izi dosyası açılıp tutulmasıyla meşgul bir faaliyet merkezi
enemy contact report
(Askeri) düşmanla temas raporu
enemy detection
(Askeri) düşman tespiti
enemy intelligence
(Askeri) Düşman istihbarat teşkilatı
enemy invasion
düşman işgali
enemy of bees
(Arılık) arı düşmanı
enemy perimeter
(Askeri) düşman hattı
enemy perimeter
(Askeri) Düşman mevzilerinin dış kenarı, düşman hattı
enemy prisoner of war
(Askeri) düşman savaş esiri
enemy prisoner of war
(Askeri) düşman harp esiri
enemy prisoner of war/civilian internee
(Askeri) düşman savaş esiri/sivil stajyer
enemy reserve
(Askeri) Düşman ihtiyatları
enemy situation correlation element
(Askeri) düşman konum korelasyon unsuru
enemy spotted
düşman tespit edildi
enemy sympathizer
(Askeri) düşman taraftarı
enemy sympathizer
(Askeri) düşmanı tutan
common enemy
(Askeri) ortak düşman
confront with the enemy
(Askeri) düşmanla temas etmek
consider someone enemy
birini düşman saymak
deadly enemy
can düşmanı
public enemy
halk düşmanı

Plastik torba bir numaralı halk düşmanı haline gelmiştir. - The plastic bag has become public enemy number one.

arch enemy
baş düşman; şeytan

archenemy.

defensive against enemy submarines
düşman denizaltıları karşı savunma
know thy enemy
senin düşmanı tanımak
make enemy
düşman edinmek
suppression of enemy air defences
düşman hava savunmasının bastırılması
surrendered enemy personnel
teslim düşman personel
behave like an enemy
düşman kesilmek
captured enemy equipment
(Askeri) ele geçirilmiş düşman malzemesi
catch the enemy off guard
(Askeri) Düşmanı gafil avlamak
deny enemy positions
(Askeri) Düşman mevzilerini çökertmek
destroy enemy in zone
(Askeri) Düşmanı imha
dispatch an enemy
(Askeri) Bir düşmanı bertaraf etmak
dispatch an enemy
(Askeri) düşmanı bertaraf etmek
effective strength of enemy forces
(Askeri) DÜŞMAN KUVVETLER FİİLİ KUVVESİ: Başlangıç kuvvesinden, lojistik unsur da dahil, o anda muharebede kullanılabilecek olan kısım. Bak. "initial strength of enemy forces". ve "strength of enemy forces"
electronic order of battle; enemy order of battle
(Askeri) elektronik muharebe düzeni; düşman muharebe düzeni
find and fix enemy
(Askeri) Düşmanı bulup tesbit etmek
find and fix enemy
(Askeri) düşmanı bulup tespit etmek
harry the enemy in the rear
(Askeri) Düşmanı geriden taciz etmek
hold up the enemy
(Askeri) Düşmanı oyalamak
initial strength of enemy forces
(Askeri) DÜŞMAN KUVVETLERİ BAŞLANGIÇ KUVVESİ, DÜŞMAN KUVVETLERİ DEVRE BAŞI KUVVESİ: Kabul edilmiş seferi kuruluş ve seferi teçhizat çizelgelerinde gösterilen insan, silah ve malzeme miktarı. Bak. "effective strength of enemy forces", "strength of enemy forces"
joint suppression of enemy air defenses
(Askeri) müşterek düşman hava savunmasının etkisizleştirilmesi
keep on enemy guessing
düşmanı şaşırtmak
keep on enemy quessing
(Askeri) Düşmanı şaşırtmak
like an enemy
düşmanca
live under enemy's yoke
(Askeri) Düşman boyunduruğu altında yaşamak
location of enemy outposts
(Askeri) Düşman emniyet kuvvetlerinin yeri
major enemy concentration
(Askeri) önemli düşman yığınağı
major enemy concentration
(Askeri) Önemli düşman toplanması, yığınağı
major enemy concentration
(Askeri) önemli düşman toplanması
make an enemy of smb
düşmanlığını kazanmak
make an enemy of smb
düşman etmek
misbehavior before the enemy
(Askeri) DÜŞMAN KARŞISINDA İŞLENEN AĞIR SUÇLAR: Bir asker tarafından muharebe sahasında gösterilen herhangi bir hıyanet, itaatsizlik, korkaklık vesaire gibi hareketler. Bu suçların cezası ölümdür
mission, enemy, terrain and weather, troops available and civilian
(Askeri) vazife, düşman, birlik, arazi ve hava durumu, sivil varlık üstüne değerlendirmeler
mortal enemy
can düşmanı
pen the enemy in
(Askeri) Düşmanı kuşatmak, sıkıştırmak
pinpoint the enemy
(Askeri) Düşmanı kesin olarak tesbit etmek
regard as an enemy
düşman gözüyle görmek
regard as an enemy
düşman görmek
retained enemy personnel
(Askeri) ALIKONMUŞ DÜŞMAN PERSONELİ: Esir kamplarında harp esirlerine yardımcı olmak üzere alıkonulan, bu arada harp esiri sayılmayıp, en azından, harp esirlerine tanınan himayeden faydalanan sağlık personeli, din işleri mensupları ve bazı hallerde Milli Kızılhaç ve Kızılay teşkilatı veya diğer yardımcı kurullar mensupları gibi, özel işleme tabi düşman personeli
retained enemy personnel
(Askeri) alıkonmuş düşman personeli
strength of enemy forces
(Askeri) DÜŞMAN KUVVETLER KUVVETİ: Bir düşman birlik veya kuvvetinin insan, silah veya teçhizat bakımından belirtilmesi. Ayrıca bak. "effective strength of enemy forces", "initial strength of enemy forces"
suppression of enemy air defenses
(Askeri) Düşman Hava Savunmasının Baskı Altına Alınması
suppression of enemy defences
(Askeri) DÜŞMAN SAVUNMASININ BASTIRILMASI: Fiziksel bir taarruz ve/veya elektronik harp yaparak düşmanın hava savunmasını etkisiz hale getiren, imha eden veya geçici olarak etkinliğini düşüren bir hareket
sworn enemy
baş düşmanı
the Enemy
şeytan
throw sand into enemy's war machine
(Askeri) Düşmanın savaş gücünü zaafa uğratmak
tie down the enemy
(Askeri) Düşmanı kayıt altına almak, bağlamak
wear the enemy down
(Askeri) Düşmanı yormak, bitap düşürmek
Englisch - Englisch
of, relating to, or belonging to an enemy
Someone who is hostile to, feels hatred towards, opposes the interests of, or intends injury to someone else
A hostile force or nation; a fighting member of such a force or nation
An alliance of such forces
{n} a foe, public or private
someone who is hostile to, feels hatred towards, opposes the interests of or intends injury to someone else
an opposing military force; "the enemy attacked at dawn"
An agent whose preferences could cause another agent harm; a third party who influences performance of a contract to the detriment of one or both parties
a personal enemy; "they had been political foes for years"
any hostile group of people; "he viewed lawyers as the real enemy" an opposing military force; "the enemy attacked at dawn" an armed adversary (especially a member of an opposing military force); "a soldier must be prepared to kill his enemies
an armed adversary (especially a member of an opposing military force); "a soldier must be prepared to kill his enemies"
If someone is your enemy, they are opposed to you and to what you think or do. The Government's political enemies were quick to pick up on this series of disasters
A word not used in the language of nonviolence
an individual or group engaging Army forces in combat
One hostile to another; one who hates, and desires or attempts the injury of, another; a foe; an adversary; as, an enemy of or to a person; an enemy to truth, or to falsehood
See: opponent
The enemy is an army or other force that is opposed to you in a war, or a country with which your country is at war. The enemy were pursued for two miles He searched the skies for enemy bombers
{i} opponent, rival, foe
If someone is your enemy, they hate you or want to harm you
Game pieces, Castles, and players that belong to the opponent's side
any hostile group of people; "he viewed lawyers as the real enemy"
If one thing is the enemy of another thing, the second thing cannot happen or succeed because of the first thing. Reform, as we know, is the enemy of revolution
Everybody who has the unfortune to be in the reach of your weaponery This may sometimes include your teampartner On the other hand, if he is a worthy partner, he'll stay in a safe distance
an armed adversary (especially a member of an opposing military force); "a soldier must be prepared to kill his enemies
Hostile; inimical
nme
enemy combatant
Any person in an armed conflict who could be properly detained under the laws and customs of war. Also called EC. (JP 1-02 Department of Defense Dictionary of Military and Associated Terms)
enemy combatant
An enemy combatant has historically referred to members of the armed forces of the state with which another state is at war
enemy lines
lines or barriers separating enemies
enemy of Israel
one that hates Israel or wishes harm to Israel (of a person, group or country)
let the perfect be the enemy of the good
Intransigently fight for or argue the entirety of an ideal to the detriment of any partial fulfilment thereof

But we shouldn’t let the perfect be the enemy of the good.

public enemy
A criminal widely regarded as dangerous or antisocial
be my own worst enemy
(deyim) Create our own problems, prevent our own success
be your own worst enemy
(deyim) Create our own problems, prevent our own success
An enemy
foe
Public Enemy
{i} American rap music group
Suppression of Enemy Air Defenses
SEAD, assignment to destroy air defense units
arch enemy
greatest foe, leading adversary
avowed enemy
confirmed foe, arch-enemy, true enemy
check the enemy's advance
stop the enemy's forward progress
confronting the enemy
coming face to face with the foe
deadly enemy
{i} mortal enemy
defeat the enemy
beat the enemy, conquer the adversary, overcome one's foe
enemies
plural of enemy
his enemy
his foe, one he hates, one towards whom he is hostile, one who hates or is hostile towards him
know thy enemy
be familiar with the methods of one's enemy
mortal enemy
an enemy who wants to kill you
mortal enemy
sworn enemy, enemy to the death
number one enemy
strongest enemy, most hated enemy
parley with an enemy
negotiate with an enemy
public enemy
{i} person who poses a threat to the public
reply to the enemy's fire
return fire at the enemy
resist the attacks of the enemy
withstand the enemy attacks
spy for the enemy
provide secret information to the enemy
subdue the enemy
cause the enemy to surrender, control the enemy
sworn enemy
arch rival, great enemy
Türkisch - Englisch
(Askeri) Kara Kuvvetlerine karşı muharebeye giren birey yahut grup
enemy
Favoriten