It's not a big deal. Don't worry about it.
- Bu büyük bir anlaşma değil. Onun hakkında endişelenme.
Don't worry. I told you everything would be OK.
- Endişelenmeyin. Size her şeyin iyi olacağını söyledim.
Worrying is like paying a debt you don't owe.
- Endişelenmek olmayan bir borcu ödemek gibidir.
Tom couldn't help worrying about Mary.
- Tom Mary hakkında endişelenmekten kendini alamadı.
I've got a good reason to be worried.
- Endişelenmek için iyi bir nedenim var.
I've got a good reason to be worried.
- Endişelenmek için iyi bir nedenim var.