He is driving at top speed.
- O en yüksek hızda sürüyor.
Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.
- Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir.
Mount Everest is the world's highest peak.
- Everest Dağı Dünyanın en yüksek tepesidir.
The peak of Mt. Everest is the highest place in the world.
- Everest dağı dünyadaki en yüksek yerdir.
This building is the architect's crowning achievement.
- Bu bina mimarın en yüksek başarısıdır.
The quality of higher education must answer to the highest international standards.
- Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
His essay gave only a superficial analysis of the problem, so it was a real surprise to him when he got the highest grade in the class.
- Onun denemesi, sorunun sadece yüzeysel bir analizini yaptı, bu yüzden sınıfta en yüksek notu aldığında ona gerçekten büyük bir sürpriz olmuştu.
The university conferred its highest degree on him.
- Üniversite ona en yüksek dereceyi bahşetti.
Tom paid the ultimate price.
- Tom en yüksek fiyatı ödedi.