emsal

listen to the pronunciation of emsal
Türkisch - Englisch
equal
(Matematik) coefficient
equal, peer
similars, equals; peer, compeer; precedent; coefficient
similar
peer
precedent; example
counterpart
(Fizik) modulus
compeer
precedents
fellow
factor
module
equal to
precedent

The precedent has been set. - Emsal olarak belirlendi.

There is no precedent for such a case. - Böyle bir durum için emsal yok.

coefficient
emsal dava
(Kanun) Leading case
emsal teşkil etmek
Set a precedent, establish a precedent
emsal göstermek
to point to a precedent
emsal hüküm
(Kanun) leading case
emsal karar
leading case
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Mat: Kat sayı
(Osmanlı Dönemi) (Mesel. C.) Kıssalar, hikâyeler, romanlar, masallar, destanlar
(Osmanlı Dönemi) (Misâl. C.) Denk. Benzer. Yaşları birbiriyle aynı olanlar
Yaşıt, eş, denk
Kat sayı
Benzer
Örnek
Bir yapı veya konutun satış ya da kira bedelinin, benzeri ile karşılaştırılması
Yaşıt, eş, denk: "Emsali bir üst derece maaş aldığı hâlde zavallı resim hocamız mağdur duruma düşmüş bulunuyordu."- H. Taner. Örnek
Benzer: "Tarihte o ana kadar emsali görülmedik bir ticari kepazelik devri açılmıştı."- E. E. Talu
(Osmanlı Dönemi) misâller, denk, benzer; atasözleri
emsal
Favoriten