emin olmak

listen to the pronunciation of emin olmak
Türkisch - Englisch
ensure
to be sure (of)
be certain

I want to be certain you are who you say you are. - Kim olduğunu söylediğin kişi olduğundan emin olmak istiyorum.

You've got to be certain. - Emin olmak zorundasın.

to be certain

I want to be certain that we're doing what's best for Tom. - Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.

You've got to be certain. - Emin olmak zorundasın.

certain

I have to make certain Tom knows what to do. - Tom'un ne yapacağını bildiğinden emin olmak zorundayım.

I have to make certain Tom knows where he needs to go. - Tom'un nereye gitmesi gerektiğini bildiğinden emin olmak zorundayım.

check on
sure

Tom checked to make sure Mary was still sleeping. - Tom Mary'nin hâlâ uyuduğundan emin olmak için kontrol etti.

Tom checked to make sure the gas was turned off. - Tom gazın kapalı olduğundan emin olmak için kontrol etti.

assure
be advised
be sure of
insure
know one's own mind
sure of

I'd like to make sure of the time. - Ben zamandan emin olmak istiyorum.

to be sure

I wanted to be sure Tom was planning to be here. - Tom'un burada olmayı planladığından emin olmak istedim.

I want to be sure that there will be no problems. - Hiç sorun çıkmayacağından emin olmak istiyorum.

to be sure of
be positive about
verify
know for certain
make sure

I'd like to make sure of the time. - Ben zamandan emin olmak istiyorum.

Tom went out of his way to make sure Mary had a good time. - Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.

be certain of
be positive about smth
make certain of
be sure

I want to be sure that you're doing this because you want to. - Bunu yapmak istediğin için yaptığından emin olmak istiyorum.

I wanted to be sure Tom was planning to be here. - Tom'un burada olmayı planladığından emin olmak istedim.

a) to be sure (of) b) to make sure (of/that)
make certain

It's our job to make certain Tom doesn't do that. - Tom'un onu yapmayacağından emin olmak bizim işimiz.

I have to make certain Tom knows what time the concert starts. - Konserin saat kaçta başladığını Tom'un bildiğinden emin olmak zorundayım.

feel certain
feel in one's bones
feel in one's bones that
rest assured
(Fiili Deyim ) feel sure
emin ol
you bet
kendinden emin olmak
be sure of oneself
emin ol
be advised
emin ol
made sure of
emin ol
make sure

I must make sure whether he is at home or not. - Onun evde olup olmadığından emin olmalıyım.

One day your life will flash before your eyes. Make sure it's worth watching. - Bir gün hayatın gözlerinin önünde hızla akıp gidecektir. Emin ol, izlemeye değer.

emin ol
make sure of

We'll make sure of it. - Bundan emin olacağız.

You should make sure of it before you go. - Gitmeden önce ondan emin olmalısınız.

emin ol
be sure

How can you be sure your girlfriend isn't faking her orgasms? - Kız arkadaşının orgazm takliti yapmadığından nasıl emin olabilirsin?

Please be sure to sign and seal the form. - Formu imzaladığınızdan ve mühürlediğinizden emin olun.

emin ol
ensure
emin ellerde olmak
be in good hands
emin ol
Believe me
emin olma
sureness
kendinden emin olmak
to be sure of oneself
kendinden çok emin olmak
think one is the cat's pyjamas
kendinden çok emin olmak
think one is the cat's whiskers
kesinlikle emin olmak
(Konuşma Dili) bet one's boots on
sonucundan emin olmak
have it made
Türkisch - Türkisch
İnanmak, güvenmek
emin olmak
Favoriten