I'm not sure right now.
- Şu anda emin değilim.
After the hatchet job my boss did on my proposal, I'm not sure how long I want to keep on working here.
- Teklifimle ilgili patronumun yaptığı ağır eleştiriden sonra, burada çalışmayı ne kadar süre sürdürmek istediğimden emin değilim.
Tom was unsure what to do.
- Tom ne yapacağından emin değildi.
Tom was unsure what Mary would be like and he wondered whether she would get along with his friends.
- Tom Mary'nin nasıl biri olacağından emin değildi ve onun arkadaşlarıyla geçinip geçinmeyeceğini merak etti.