Tom might have visited Mary in Boston last week. I'm not sure.
- Tom geçen hafta Boston'da Mary'yi ziyaret etmiş olabilir. Emin değilim.
I'm not sure right now.
- Şu anda emin değilim.
Tom was unsure what Mary would be like and he wondered whether she would get along with his friends.
- Tom Mary'nin nasıl biri olacağından emin değildi ve onun arkadaşlarıyla geçinip geçinmeyeceğini merak etti.
Tom was unsure what to say next.
- Tom daha sonra ne söyleyeceğinden emin değildi.