She makes sure that her family eats a balanced diet.
- Ailesinin dengeli bir diyet yaptığından emin.
I'm sure your efforts will result in success.
- Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.
Tom certainly looks confident.
- Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor.
Tom was reasonably certain that Mary had stolen his grandfather's gold watch.
- Tom, Mary'nin onun büyükbabasının altın saatini çaldığından oldukça emindi.
I'm confident that I'll win the tennis match.
- Tenis maçını kazanacağımdan eminim.
He is confident of his ability.
- O, yeteneğinden emindir.
Are you sure we're safe here?
- Burada güvende olduğumuzdan emin misin?
Are you sure this place is safe?
- Bu yerin güvenli olduğundan emin misin?
I'm not too clear about that point.
- O noktada pek emin değilim.
Are you sure this information is reliable?
- Bu bilginin güvenilir olduğundan emin misin?
I'm pretty sure Tom's reliable.
- Tom'un güvenilir olduğundan oldukça eminim.
Sami was certain he knew who was responsible for Layla's death.
- Sami, Leyla'nın ölümü için kimin sorumlu olduğunu bildiğinden emindi.
I'm not certain Tom is responsible.
- Tom'un sorumlu olduğundan emin değilim.
I'm not sure if that's a good idea.
- Bunun iyi bir fikir olup olmadığından emin değilim.
Tom certainly made sure we all had a good time.
- Tom kesinlikle hepimizin eğlendiğinden emin oldu.
I firmly believe that your time will come.
- Senin sıranın geleceğinden eminim.
Are you positive it was Tom who broke the window?
- Camı kıranın Tom olduğundan emin misin?
Tom was positive that the camera Mary had was his, but it wasn't.
- Tom Mary'nin sahip olduğu kameranın onunki olduğundan emindi ama değildi.
You may rest assured that we shall do all we can.
- Elimizden geleni yapacağımızdan emin olabilirsin.
Rest assured they're out there.
- Dışarıda olduklarından emin ol.
Please make sure that your seat belt is securely fastened.
- Emniyet kemerinizin güvenle bağlanmış olduğundan emin olun.
I feel safe and secure.
- Güvenli ve emin hissediyorum.
Tom certainly sounds confident.
- Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor.
Tom doesn't sound too sure.
- Tom çok emin görünmüyor.
I would like to set the record straight.
- Ben tümüyle emin olmak istiyorum.
He's confident and strong.
- O kendinden emin ve güçlü.
Tom certainly looks confident.
- Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor.
I just want to be certain that it's OK.
- Sadece bunun iyi olduğundan emin olmak istiyorum.
You've got to be certain.
- Emin olmak zorundasın.
You've got to be certain.
- Emin olmak zorundasın.
I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
- Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
I have to make certain Tom knows what time the concert starts.
- Konserin saat kaçta başladığını Tom'un bildiğinden emin olmak zorundayım.
I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
- Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
Tom went out of his way to make sure Mary had a good time.
- Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.
Tom double-checked his door to make sure it was locked.
- Tom kilitli olduğundan emin olmak için kapısını iki kez kontrol etti.
I'd like to make sure of the time.
- Ben zamandan emin olmak istiyorum.
I want to be sure that there will be no problems.
- Hiç sorun çıkmayacağından emin olmak istiyorum.
I want to be sure you understand what's going to happen.
- Ne olacağını anladığından emin olmak istiyorum.
I'm not sure right now.
- Şu anda emin değilim.
After the hatchet job my boss did on my proposal, I'm not sure how long I want to keep on working here.
- Teklifimle ilgili patronumun yaptığı ağır eleştiriden sonra, burada çalışmayı ne kadar süre sürdürmek istediğimden emin değilim.
Tom didn't know whether Mary was safe or not.
- Tom Mary'nin emin ellerde olup olmadığını bilmiyordu.
Your children will be safe with Tom.
- Çocukların Tom'la birlikte emin ellerde olacak.
Tom double-checked his door to make sure it was locked.
- Tom kilitli olduğundan emin olmak için kapısını iki kez kontrol etti.
Tom went out of his way to make sure Mary had a good time.
- Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.
I want to be sure that you're doing this because you want to.
- Bunu yapmak istediğin için yaptığından emin olmak istiyorum.
I want to be sure you understand what's going to happen.
- Ne olacağını anladığından emin olmak istiyorum.
I checked twice to make certain we hadn't made any mistakes.
- Hiç hata yapmadığımızdan emin olmak için iki kez kontrol ettim.
I have to make certain Tom knows what time the concert starts.
- Konserin saat kaçta başladığını Tom'un bildiğinden emin olmak zorundayım.
A sure friend is seen in an unsure matter.
- Bir emin arkadaş emin olmayan bir meselede görünür.
Before that, we had better make sure of the fact.
- Ondan önce, gerçekten emin olsak iyi olur.
One day your life will flash before your eyes. Make sure it's worth watching.
- Bir gün hayatın gözlerinin önünde hızla akıp gidecektir. Emin ol, izlemeye değer.
I'd like to make sure of the time.
- Ben zamandan emin olmak istiyorum.
Before that, we had better make sure of the fact.
- Ondan önce, gerçekten emin olsak iyi olur.
How can you be sure your girlfriend isn't faking her orgasms?
- Kız arkadaşının orgazm takliti yapmadığından nasıl emin olabilirsin?
Please be sure to let me know your new address soon.
- Kısa sürede yeni adresini bana bildirdiğinden emin ol.
Picasso seçkin bir ressamdır.
- Picasso is an eminent painter.
Anıt seçkin filozof onuruna dikilmiştir.
- The monument was erected in honor of the eminent philosopher.