Utanmadan onu ağızdan öptü.
- She kissed him without shame, on the mouth.
Bazı insanların hiç utanması yok.
- Some people have no shame.
Tom utançla başını eğdi.
- Tom hung his head in shame.
Onlar utanç içinde başlarını eğdiler.
- They hung their heads in shame.
Ne yazık ki beton yanmaz.
- It's a shame that concrete doesn't burn.
Beni bir kez kandırırsan, sana yazıklar olsun. Beni iki kez kandırırsan, bana yazıklar olsun.
- Fool me once, shame on you. Fool me twice, shame on me.
Beni rezil etmek için çok çabaladın, değil mi?
- You've tried so hard to put me to shame, haven't you?