Utanmaz bir yalancı gülümseyerek konuşur.
- A shameless liar speaks smilingly.
Utanma nedir bilmez misin sen?
- Does your shame know no bounds?
Alice utanç içinde başını eğdi.
- Alice hung her head in shame.
Tom utançla başını eğdi.
- Tom bowed his head in shame.
Beni bir kez kandırırsan, sana yazıklar olsun. Beni iki kez kandırırsan, bana yazıklar olsun.
- Fool me once, shame on you. Fool me twice, shame on me.
Yalan söylediğin için yazıklar olsun.
- Shame on you for lying.
Beni rezil etmek için çok çabaladın, değil mi?
- You've tried so hard to put me to shame, haven't you?