Evimiz yanıyor ve biz başka bir yere bakıyoruz.
- Our house is burning and we look elsewhere.
Belki başka bir yere gitmelisiniz?
- Perhaps you should go elsewhere.
Kalıp yardımcı olmak istiyorum ama bana başka bir yerde ihtiyaç duyuluyor.
- I'd like to stay and help, but I'm needed elsewhere.
Başka bir yerde ilgilenmem gereken şeyler var.
- I have things to attend to elsewhere.
Ne söylediğime dikkat etmiyorsun. Aklın başka yerde.
- You're not paying attention to what I'm saying. Your mind is elsewhere.
Belli ki Tom'un aklı başka yerde.
- Tom's mind is obviously elsewhere.
Tom başka yere alışverişe gitti.
- Tom went shopping elsewhere.
İşini başka yere götür.
- Take your business elsewhere.
If you won’t serve us, we’ll go elsewhere.
We are back on the Ligurian coast, from which vertigos push human beings toward all kinds of elsewheres.
These particular trees are not to be found elsewhere.
... happening on Twitter, see what's happening elsewhere. ...
... elsewhere in the web. ...