I put the rest of your clothes in the laundry.
- Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.
Take your clothes off, please.
- Lütfen elbiselerinizi çıkarınız.
The girl dressed in white is his fiancée.
- Beyaz elbiseli kız onun nişanlısı.
Your hat matches your dress marvellously.
- Şapkan elbisenle oldukça uyumlu.
I can't find my garment bag.
- Elbise çantamı bulamıyorum.
I want a suit made of this material.
- Bu kumaştan yapılmış bir takım elbise istiyorum.
That suit has an expensive look.
- O elbise pahalı bir görünüme sahip.
He was wearing long robes.
- Uzun elbiseler giymişti.
The pope appeared in his red robe.
- Papa kırmızı elbisesi ile göründü.
At the dance, everyone raved about my gown.
- Dansta herkes benim elbisemi övdü.
Mary was wearing a white gown.
- Mary beyaz bir elbise giyiyordu.
My clothes get wet so I took off them.
- Elbiselerim ıslandı bu yüzden onları çıkardım.
I put the rest of your clothes in the laundry.
- Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.
My clothes get wet so I took off them.
- Elbiselerim ıslandı bu yüzden onları çıkardım.
Take your clothes off, please.
- Lütfen elbiselerinizi çıkarınız.
Hiromi is wearing a new dress.
- Hiromi yeni bir elbise giyiyor.
At the party, everyone was wearing beautiful clothes.
- Partide, herkes güzel elbiseler giyiyordu.
This hat goes together with the dress.
- Bu şapka elbiseye uyuyor.
The colours of her dress and shoes go well together.
- Onun elbisesinin ve ayakkabısının renkleri birlikte iyi gidiyor.
There's no bad weather, there's bad clothing.
- Kötü hava yoktur, kötü elbise vardır.
She's destroying her clothing.
- O, elbisesini mahvediyor.
I came home very tired and with greasy clothes.
- Eve yağlı elbiselerle çok yorgun olarak geldim.
She wore a pirate costume for Halloween.
- Cadılar bayramı için bir korsan elbisesi giydi.