elbette!

listen to the pronunciation of elbette!
Türkisch - Englisch
for sure

We don't know that for sure. - Onu elbette bilmiyoruz.

I'll be there for sure. - Elbette orada olacağım.

of course

I am against the war, of course. - Ben, elbette, savaşa karşıyım.

Of course she passed the test. - Elbette o testi geçti.

naturally

She can naturally speak English. - O, elbette İngilizce konuşabilir.

sure

I'll sure be glad to get out of here. - Buradan çıktığıma elbette memnun olacağım.

If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries. - Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.

certainly

I will certainly need a car. - Elbette bir arabaya ihtiyacım olacak.

Certainly he is independent of him. - Elbette o ondan bağımsızdır.

surely

Surely you don't believe that. - Elbette ona inanmıyorsun.

If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries. - Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.

quite
by all means

I'll do that by all means. - Bunu elbette yapacağım.

I'll try to solve the problem by all means. - Elbette problemi çözmeye çalışacağım.

definitely
no wonder
you bet
no doubt
rather
be sure

He was at the meeting, to be sure, but he was asleep. - O elbette toplantıdaydı ama uyuyordu.

He is a famous man, to be sure, but I don't like him. - O ünlü bir adam, elbette ben ondan hoşlanmıyorum.

to be sure

He was at the meeting, to be sure, but he was asleep. - O elbette toplantıdaydı ama uyuyordu.

He is a famous man, to be sure, but I don't like him. - O ünlü bir adam, elbette ben ondan hoşlanmıyorum.

(Argo) natch
self sufficient
assuredly
make sure of
be my guest
quite so!
certainly, decidedly, surely
without fail

He will come to the church without fail. - O elbette kiliseye gelecek.

He'll come to see me without fail. - O elbette beni görmeye gelecek.

be, ünl. certainly, naturally, of course, sure, surely, absolutely, definetely, be my guest!
sure enough

Sure enough, he entertained doubts. - Elbette o yeterince şüphe uyandırdı.

doubtless
precisely
absolutely
certes
doubt

Sure enough, he entertained doubts. - Elbette o yeterince şüphe uyandırdı.

quite so
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) (Te'kid edâtı) Kat'i veya kat'iye yakın hükümlerde kullanılır. Yazılı sözlerde daha çok "elbet" şeklinde geçer
(Osmanlı Dönemi) ZİNFİLECE
Elbet
elbette!
Favoriten