I'll sure be glad to get out of here.
- Buradan çıktığıma elbette memnun olacağım.
If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
- Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.
Certainly he is independent of him.
- Elbette o ondan bağımsızdır.
Certainly, my knowledge of French is limited.
- Elbette, Fransızca bilgim sınırlıdır.
Surely you don't believe that.
- Elbette ona inanmıyorsun.
Surely you don't really believe that, do you?
- Elbette ona inanmıyorsun, değil mi?
Of course she can speak English.
- Elbette o İngilizce konuşabilir.
I will help you, of course.
- Sana yardım edeceğim, elbette.