einzig

listen to the pronunciation of einzig
Deutsch - Türkisch
yalnız; eşsiz, biricik, yegâne
'ayhtsıln tek, biricik
{'ayhtsıln} tek, biricik
tek

Dünyada insanın çok fazla alıp veremeyeceği tek şey sevgidir. - Die einzige Sache der Welt, von der man nie zu viel bekommen oder geben kann, ist Liebe.

Kadınlar ile olan, geri çekilenin kazandığı tek savaştır. - Krieg mit Frauen ist der einzige, den man durch Rückzug gewinnt.

bir tane
yegane

O benim yegane kaygım. - Das ist meine einzige Sorge.

biricik
Englisch - Türkisch

Definition von einzig im Englisch Türkisch wörterbuch

just
sadece

Bizim bu evimiz sadece yeniden dekore edildi ve altı aylığına burada yaşamadık. - This house of ours has just been redecorated, and we haven't lived here for sixth months.

Yaz tatili sırasında sadece dinleneceğim. - I'm just going to rest during the summer vacation.

just
henüz

Eğer henüz yemek yediysen, yüzmesen iyi olur. - You'd better not swim if you've just eaten.

Henüz ne diyeceğimi bilmiyorum. - I just don't know what to say.

just
{s} tam

Bir kelime kullandığımda,Humpty Dumpty ifade etmek için tam benim seçtiğimi o ifade ediyor-ne daha fazla ne daha az dedi. - When I use a word, Humpty Dumpty said, it means just what I choose it to mean - neither more nor less.

Dükkan tiyatronun tam karşısında. - The store is just across from the theater.

just
{s} yerinde

Bence Tom'un öfkesi sadece bir savunma mekanizması; Yerinde olsam şahsen bunu kabul etmezdim. - I think Tom's anger is just a defense mechanism; I wouldn't take it personally if I were you.

Ben onu ararken sadece bir dakika yerinde kal. - Just stay put for a minute while I look for him.

just
gücü gücüne
just
zar zor

Tom kirayı ödemek için yeterli parayı zar zor kazanmayı başardı. - Tom just barely managed to earn enough money to pay the rent.

Tom testi sadece zar zor geçti. - Tom just barely passed the test.

just
haksever
just
güç bela
just
tamı tamına
just
anca

Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar. - Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit.

Büyükçe bir sandalye, ama kapı aralığından anca geçer. - It's a biggish chair, but it'll just barely fit through the doorway.

just
tastamam
just
{s} net

Sadece net bir cevap istiyorum. Daha fazla bir şey değil. - I just want a straight answer. Nothing more.

just
(İnşaat) henüz, hemen, ancak K
just
tam anlamıyla

Yeni şapkana tam anlamıyla bayılıyorum. - I just adore your new hat.

Her şey tam anlamıyla önceki gibi. - Everything's just like before.

just
tek kelimeyle

Tom tek kelimeyle farklı. - Tom is just different.

Tek kelimeyle harika görünüyor. - It looks just perfect.

just
justnesshak
just
the just iyiler justly adaletle