Biraz daha biber ekle.
- Add a little more pepper.
Ben biraz Japonca konuşuyorum.
- I speak a little Japanese.
Kuralları azıcık ihlal etmekten korkma.
- Don't be afraid to break the rules a little.
Tom azıcık erken geldi.
- Tom was a little early.
Pastadan bir parça al.
- Have a little of this cake.
Tom pastanın bir parçasını aldı.
- Tom got a little pie.
Tom hakkında çok az endişeliyim.
- I'm slightly worried about Tom.
Tom çok az kıskanç görünüyordu.
- Tom sounded slightly jealous.
Şişe içinde kalan sadece bir miktar süt vardı.
- There was only a little milk left in the bottle.
Eşimin elleri tezgahtarınkinden biraz daha küçük.
- My wife's hands are slightly smaller than the shop assistant's.
Büyükannem biraz ağır işitir. Yani hafifçe sağırdır.
- My grandmother is hard of hearing. In other words she is slightly deaf.
I was a little surprised.
- Ich war ein wenig überrascht.
She speaks a little Arabic.
- Sie spricht ein wenig Arabisch.