Bu tür şeyler çoğunlukla kötülükten daha ziyade bir kaza sonucudur.
- Such things are often a result of accident rather than malice.
Etkisi önemli belirleyiciler alandaki yazarlar ya da makalelerin sayısı değil daha ziyade atıf yoğunluğu ve edebiyat yaş göstergesiydi.
- The key determinants in impact are not the number of authors or articles in the field but, rather the citation density and the age of the literature cited.
Sözleşme oldukça gevşek.
- The contract was rather loose.
Güneşli havaya rağmen, hava oldukça serindi.
- In spite of the sunny weather, the air was rather chilly.
O benim annem değil aksine benim en büyük ablam.
- She is not my mother but rather my oldest sister.
Bu bana gülmeni istemediğim için değil aksine sana gülmek istediğim içindir.
- It is not because I do not want you to laugh at me, rather it is because I would like to laugh at you.
Eğer ikinci dilinden anadiline çeviri yaparsan, bu durumun tersine tercihen, hata yapma olasılığın daha az olur.
- If you translate from your second language into your own native language, rather than the other way around, you're less likely to make mistakes.
Eğer ikinci dilinden anadiline çeviri yaparsan, bu durumun tersine tercihen, hata yapma olasılığın daha az olur.
- If you translate from your second language into your own native language, rather than the other way around, you're less likely to make mistakes.
Teenage boys are more likely than girls to be low achievers.
- Jungen im Jugendalter neigen eher als Mädchen zu Niedrigleistungen.
I've heard that if you drink beer you are more likely to be bitten by mosquitoes than if you don't drink beer.
- Ich habe mal gehört, dass man, wenn man Bier trinkt, eher Gefahr läuft, von Mücken gestochen zu werden, als wenn man keines trinkt.