eglenmek

listen to the pronunciation of eglenmek
Türkisch - Englisch

Definition von eglenmek im Türkisch Englisch wörterbuch

eğlenmek
have fun

I want to meet people and have fun. - İnsanlarla görüşmek ve eğlenmek istiyorum.

He just wants to have fun. - Sadece eğlenmek istiyor.

eğlenmek
to wait
eğlenmek
amuse oneself
eğlenmek
be amused
eğlenmek
to have fun, enjoy oneself, have a good time
eğlenmek
to enjoy oneself, to have a good time, to amuse oneself, to have fun; to mock, to make fun (of), to joke (with), to poke fun (at); to dally with sb/sth.; to delay, to dawdle
eğlenmek
recreate oneself
eğlenmek
disport oneself
eğlenmek
revel
eğlenmek
go on a spree
eğlenmek
make merry
eğlenmek
make fun
eğlenmek
to stop in, stop over in, break one's journey in (a place)
eğlenmek
(ile) get a ball out of smth
eğlenmek
sport
eğlenmek
fool
eğlenmek
laugh away
eğlenmek
make merry over
eğlenmek
have a good time

He went to the city to have a good time. - O eğlenmek için şehre gitti.

Tom doesn't need money to have a good time. - Tom'un eğlenmek için paraya ihtiyacı yok.

eğlenmek
to make fun of, joke with
eğlenmek
frolic
eğlenmek
fun

Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun. - Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.

I want to meet people and have fun. - İnsanlarla görüşmek ve eğlenmek istiyorum.

eğlenmek
stop
eğlenmek
joke
eğlenmek
jolly
eğlenmek
(deyim) live it up
eğlenmek
stay

Everyone suggest me to stay in bed, but I want to go out and enjoy. - Herkes yatakta kalmamı öneriyor fakat ben dışarı çıkmak ve eğlenmek istiyorum.

eğlenmek
dawdle
eğlenmek
junket
eğlenmek
enjoy oneself
eğlenmek
mock
eğlenmek
play
eğlenmek
luxuriate
eğlenmek
disport
eğlenmek
frivol
eğlenmek
fleer
eğlenmek
lark
eğlenmek
{f} recreate
eğlenmek
gibejibe
eğlenmek
toy
eğlenmek
rally
eğlenmek
flout
eğlenmek
rollick
eğlenmek
fribble
eğlenmek
merry
eğlenme
{i} fun

Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun. - Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.

I got the impression Tom wasn't having any fun. - Tom'un eğlenmediği izlenimini aldım.

eğlenme
{i} amusement
eğlenme
{i} game
eğlen
have fun

Did you have fun over the weekend? - Hafta sonunda eğlendin mi?

Tom doesn't know how to have fun. - Tom nasıl eğleneceğini bilmiyor.

eğlen
{f} enjoying

Tom looks like he's enjoying himself. - Tom eğleniyor gibi görünüyor.

It looks like Tom is enjoying himself. - Tom eğleniyor gibi görünüyor.

eğlenme
frolic
eğlenme
entertainment
eğlenme
mockery
eğlen
{f} frolic
eğlen
{f} revel

Most of the revellers are tourists. - Eğlenenlerin çoğu turist.

eğlen
{f} jeer
eğlen
make fun
eğlen
{f} lark

Don't come to school to lark around. - Sadece eğlence için okula gelme.

eğlen
{f} ridicule
eğlen
had fun
eğlenme
{i} ridicule
eğlenme
lark
eğlenme
mock
açıkta eğlenmek
to wait offshore without anchoring
eğlen
skylark
eğlenme
entertainment, frolic; mockery; delaying
eğlenme
staying (in); loafing around (in)
eğlenme
having a good time, having fun, enjoying oneself
eğlenme
making fun of, joking with (someone)
eğlenme
playing around, delaying oneself
eğlenme
fleer
eğlenme
disport
gece boyunca eğlenmek
make a night of it
gürültülü eğlenmek
roister
sabaha kadar eğlenmek
make a night of it
sabaha kadar eğlenmek
to make a night of it
sadece eğlenmek için
just for the fun
vur patlasın çal oynasın eğlenmek
to live it up, to have a wild time
çok eğlenmek
have a ball
çok eğlenmek
have a whale of time
çılgınca eğlenmek
be on the loose
çılgınca eğlenmek
whoop it up
çılgınlar gibi eğlenmek
to whoop it up
Türkisch - Türkisch

Definition von eglenmek im Türkisch Türkisch wörterbuch

eğlenmek
Oyalanmak
eğlenmek
Bir kimsenin herhangi bir kusuru veya zayıf noktası ile alay etmek
eğlenmek
Neşeli, hoşça vakit geçirmek
eğlenmek
Bir yerde durmak, beklemek, tevakkuf etmek: "Yemen'e gönderilirken Beyrut'ta bir hafta eğlenmiş, hem şehri görmüş, hem de Cebel köylerinde gezintiler yapmıştı."- R. H. Karay
eğlenmek
Bir teknenin stop ederek veya çok ağır yol ile gideceği yere varması
eğlenmek
Bir kimsenin herhangi bir kusuru veya zayıf noktası ile alay etmek: "Yalnız bunları sordu ve inan ki benimle eğlendi."- M. Ş. Esendal
eğlenmek
Neşeli, hoşça vakit geçirmek: "Aklıma ne kadar kötü şeyler hücum ederse, o kadar eğleniyorum."- S. F. Abasıyanık
eğlenmek
Bir yerde durmak, beklemek, tevakkuf etmek
Eğlenmek
(Osmanlı Dönemi) TAHACİ'
Eğlenmek
(Osmanlı Dönemi) ENA'
Eğlenmek
(Osmanlı Dönemi) SÜMUD
Eğlenmek
(Osmanlı Dönemi) LÜVSE
Eğlenmek
(Osmanlı Dönemi) TEKEDDÜN
Eğlenmek
zevk etmek
Eğlenmek
(Osmanlı Dönemi) TEREBBÜT
Eğlenmek
(Osmanlı Dönemi) TELEDDÜN
Eğlenme
nüzhet
eğlenme
Eğlenmek işi
eğlenme
Neşeli, hoşça vakit geçirme
eğlenme
Oyalanma
eğlenme
Alay etme
eglenmek
Favoriten