Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.
- In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral.
Çabalar sonuç getirmedi.
- The efforts brought about no effect.
Gayretin övgüye şayan.
- Your effort deserves praise.
Çok az bir gayretle kitabı yazdı.
- She wrote the book with very little effort.
Ortak çalışmaya dayalı bir çabaydı.
- It was a collaborative effort.
Bu yaşlı politikacılar neden yeniden seçilmeye çalışmak için bu kadar çok zaman ve emek harcıyorlar? Hayatlarının çok daha uzun sürmesi muhtemel değildir.
- Why do these elderly politicians spend so much time and effort trying to get reelected? Their lives are not likely to last much longer.
Hiçbir şey çaba harcamadan ölümlülere verilmez.
- Nothing is given to mortals without effort.
Herkes kendi dilini öğrenir ve asla diğer dillerden bir tek sözcük bile öğrenmek için herhangi bir çaba harcamaz.
- Everybody learns their own language and never make any effort to learn even one word of other languages.
Nereye gidersen git, emek vermeden başarıyı bekleyemezsin.
- Go where you will, you can't hope for success without effort.
Bu işe büyük emek sarf ettim.
- I've put a lot of effort into this.
Hükümet ve özel aktörlerin çok güçlü çabalarına rağmen dilin geleceği umutsuzdur.
- Despite concerted effort by the government and private actors, the language's future is bleak.
Esperanto konuşmak o kadar kolaydır ki bazen gerçek bir çaba gerektirir.
- Speaking Esperanto is so easy that sometimes it requires a real effort.
Böyle zor zamanlarda girişimin hiçbir sıradan derecesi şirketi tehlikeden uzak tutmayacaktır.
- In difficult times like these, no ordinary degree of effort will get our company out of danger.
O çaba kuvvetiyle başardı.
- He succeeded by dint of effort.
Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.
- I'm sure your efforts will result in success.
Hayatta başarı sürekli çaba gerektirir.
- Success in life calls for constant efforts.
Bu görev zahmetsizce tamamlanabilir.
- This task can be completed effortlessly.
O, sorunu zahmetsizce çözdü.
- He solved the problem effortlessly.