Tom oldukça dilbaz, değil mi?
- Tom is quite eloquent, isn't he?
Ben dokunaklı konuşan bir kişi değilim.
- I am not an eloquent person.
Onun yüzü üzüntüsü yüzünden dokunaklıydı.
- Her face was eloquent of her sorrow.
Güzel konuşan bilim adamı kolayca tartışmaya katıldı.
- The eloquent scholar readily participated in the debate.
Çiçero Roma hatiplerinin en güzel konuşanıydı.
- Cicero was the most eloquent of the Roman orators.
Konferansçının belâgatlı konuşmasından derinden etkilendik.
- We were deeply impressed by the lecturer's eloquent speech.