Askerler yüksek bir uçurumun kenarında Tom'u köşeye sıkıştırdılar.
- The soldiers cornered Tom at the edge of a high cliff.
Bu köşeyi tutar mısınız lütfen?
- Will you please hold this edge?
Tom Mary'yi uçurumun kenarından itti.
- Tom pushed Mary off the edge of the cliff.
Tom uçurumun kenarına gitti.
- Tom went to the edge of the cliff.
O, uçurumun kenarında durdu.
- He stood on the edge of the cliff.
Tom Mary'nin çatının kenarında durduğunu gördüğü zaman neredeyse kalp krizi geçirmişti.
- Tom nearly had a heart attack when he saw Mary standing on the edge of the roof.
Uçurumun kenarına çok yaklaşmak tehlikeli olurdu.
- It would be dangerous to go too near the edge of the cliff.
Lütfen bize Çelik Peyzaj Kenar taşları # STL3456'ın fiyat ve en erken teslimini bildirin.
- Please let us know the prices and earliest delivery of your Steel Landscape Edgings #STL3456.
Keskin bir dil sürekli kullanımla keskinleşen tek kenarlı bir araçtır.
- A sharp tongue is the only edged tool that grows keener with constant use.
Keskin bir dil sürekli kullanımla keskinleşen tek kenarlı bir araçtır.
- A sharp tongue is the only edged tool that grows keener with constant use.
Death and persecution lose all the ill that they can have, if we do not set an edge upon them by our fears and by our vices. Jeremy Taylor.
He edged away from her.
The monks were forbidden to carry edged weapons such as swords and axes.
Already a mentally fragile boy, he now edged towards insanity.
The decorative edging around the door makes it easier to find in the dark.