Tüm zenginliğinden, pozisyonundan ve dünyevi bağlarından vaz geçmedikçe asla cennete girmeyeceksin.
- You will never enter heaven unless you give up all your riches, position, and earthly ties.
Siz insanlar dünyevi dürtüleri düşürmeye teşvik edilmektedir.
- You people are urged to drop the earthly impulse.
Yeryüzünde güneşten etkilenmeyen hiçbir şey yoktur.
- There is nothing on earth that is not affected by the sun.
Yeryüzünden hiçbir erkekle ilgilenmiyorum ve yeryüzünden hiçbir erkek de benimle ilgilenmiyor.
- I care for no man on earth, and no man on earth cares for me.
Karalar ve sular Dünya'nın yüzeyini oluşturur.
- Land and water make up the earth's surface.
Tam Dünya gibi, Diğer yarısı karanlıkken Ayın yarısı güneş tarafından ayınlatılır.
- Just like the Earth, half of the Moon is lit by the Sun while the other half is in darkness.
Yağmur sonrası topraktan gelen hoş kokuya petrikor denir.
- The scent of earth after rain is called petrichor.
Yaklaşık olarak dünya yüzeyinin üçte biri topraktır.
- About one third of the earth's surface is land.
Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
- They know the importance of protecting the earth.
Dünya portakal şeklindedir.
- The earth is the shape of an orange.
Yerküre gezegenlerden bir tanesidir.
- The earth is one of the planets.
Sodyum yer kabuğundaki en bol elementlerden biridir.
- Sodium is one of the most abundant elements in the Earth's crust.
Topraktan gelen her şey toprağa döner ve sudan gelen her şey denize döner.
- All that comes from the earth returns to the earth, and what comes from the water returns to the sea.
Mavi balina en büyük deniz memelisi olup, dünyadaki de en büyük memelidir.
- The blue whale is the largest marine mammal, and the largest mammal on earth.
Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
- In the beginning God created the heaven and the earth.
Dünya hepimizin yaşadığı yerdir.
- The earth is where we all live.
Dünyanın uydusu doğal bir uydudur.
- Earth's moon is a natural satellite.
Dünyanın ayı doğal bir uydudur.
- The earth's moon is a natural satellite.
Tohumları biraz toprakla örtün.
- Cover the seeds with a little earth.
Beauty is truth, truth beauty, - that is all / Ye know on earth, and all ye need to know.
This is good earth for growing potatoes.
The astronauts saw the earth from the porthole.
She sighed when the plane's wheels finally touched earth.