O çok hevesle İngilizce çalıştı.
- She studied English very eagerly.
Köpek hevesle kuyruğunu salladı.
- The dog wagged its tail eagerly.
Onun konuşması sırasında öğrenciler istekli olarak dinlediler.
- The pupils listened eagerly during his speech.
Tom itfaiyecinin ona verdiği sandvici istekle yedi.
- Tom eagerly ate the sandwich that the fireman gave him.
Onun yeni politikasını istekle desteklediler.
- They eagerly supported his new policy.
Onun konuşması sırasında öğrenciler istekli olarak dinlediler.
- The pupils listened eagerly during his speech.
Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Mavi gömleği denemek için hevesliydi.
- He was eager to try on the blue shirt.
Boston'u ziyaret etmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm eager to visit Boston.
Onlar seni görmek için sabırsızlanıyorlar.
- They're eager to see you.
Tom endişeyle etrafına bakındı.
- Tom anxiously looked around.
Tom endişeyle izledi.
- Tom watched anxiously.