Birazcık öğrenme tehlikeli bir şeydir.
- A little learning is a dangerous thing.
Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
- The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
Biz Fransızca öğrenerek çok eğleniyoruz.
- We're having a lot of fun learning French.
İngilizce öğrenerek iyi zaman geçirdik.
- We had good time, learning English.
Dil öğrenimi sayı sistemi gibidir; onun bir başlangıcı vardır ama sonu yoktur.
- Language learning is like the number system; it has a beginning but doesn't have an end.
Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.
- I am learning Japanese to play mahjong in Japan.
O, piyanoyu öğreniyor.
- She is learning the piano.
Bilgiye değer verip öğrenmek Yahudilerin tekelinde değildir.
- Learning and cherishing data are not just the domain of Jewish people.
Dil öğrenmenin en zor kısmı kelime bilgisini ezberlemektir.
- The hardest part of learning a language is knowing the vocabulary by heart.
Ben bir bilim öğrenmekteyim.
- I have been learning a science.
Harry's education has included book learning and practical learning, but he's been absorbing the lessons of the heart as well—kindness, courage, loyalty, and the virtue that Dumbledore places above all others: love.
Learning to ride a unicycle sounds exciting.
The department head was also a scholar of great learning.
I'm learning to ride a unicycle.
... a more useful way of learning certain kinds of lessons ...
... learning about that? ...