Tom was up until about 3:00 a.m. reading a book.
- Yaklaşık 3:00 a.m. e kadar kitap okuduğu için Tom yatmamıştı.
Hearing this song after so long really brings back the old times.
- Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
She'd never been this frightened before.
- O, daha önce hiç bu kadar korkmamıştı.
It is boiled just enough.
- Sadece yeteri kadar kaynatılır.
This book is easy enough for me to read.
- Bu kitap benim okumam için yeteri kadar kolaydır.
That's it. I've done everything I can.
- Bu kadar. Yapabileceğim her şeyi yaptım.
That's it. I'm not lending you any more money.
- Bu kadar. Sana daha fazla ödünç para vermiyorum.
Hand it over. That's all you've got?
- Ver onu. Sahip olduğunun hepsi bu kadar mı?
That's enough. I don't want any more.
- Bu kadarı yeter. Ben artık istemiyorum.
Linda can dance as well as Meg.
- Linda Meg kadar iyi dans edebilir.
The rich have trouble as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
How far do I have to go?
- Nereye kadar gitmek zorundayız?
How far are you willing to take this?
- Bunu nereye kadar götürmeye isteklisin?
Fadil found the door wide open.
- Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
Tom opened his eyes wide.
- Tom gözlerini ardına kadar açtı.
Fadil found the door wide open.
- Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
How did you get that much money?
- Bu kadar çok parayı nasıl kazandın?
I know that much myself.
- Kendimi bu kadar tanıyorum.
Why did you buy such an expensive dictionary?
- Neden bu kadar pahalı bir sözlük aldın?
You don't have to give yourself such airs.
- Bu kadar çalım satmak zorunda değilsin.
Your car is three times as big as this one.
- Senin araban bunun üç katı kadar büyük.
This cat is as big as that one.
- Bu kedi şu kedi kadar büyüktür.
She can be trusted to some degree.
- Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
I agree with you to a degree.
- Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
The population of Italy is about half as large as that of Japan.
- İtalya'nın nüfûsu, Japonya'nınkinin yaklaşık yarısı kadardır.
The population of China is about eight times as large as that of Japan.
- Çin'in nüfusu Japonya'nınkinin 8 misli kadar büyüktür.
The news surprised him as much as it did me.
- Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
I will help as much as I can.
- Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.
Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
- Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
Try to do so as far as the station.
- İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.
How much would you pay for something like this?
- Böyle bir şey için ne kadar öderdin?
I'm too old to do something like that.
- Öyle bir şeyi yapamayacak kadar yaşlıyım.
The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
- Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
To what degree can we trust him?
- Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
What will we do if we miss the last train? How about waiting until morning at an internet café or somewhere else?
- Son treni kaçırırsak ne yapacağız? Sabaha kadar bir internet kafede ya da başka bir yerde beklemeye ne dersin?
You will get well in a week or so.
- Bir haftaya kadar iyileşeceksin.
He was kind enough to lend me some money.
- Bana biraz ödünç para verecek kadar nazikti.
To take something too far.
- Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
What is the total amount of money you spent?
- Harcadığın para toplam ne kadar?
Regardless of the amount, Brian wants the correct, entire amount by next week.
- Miktarı göz önünde bulundurmaksızın,Brian gelecek haftaya kadar doğru,tam miktar istiyor.
How long does the airport bus take to the airport?
- Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
How long did they live in England?
- Onlar İngiltere'de ne kadar süre yaşadılar?
How long does the airport bus take to the airport?
- Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
After the hatchet job my boss did on my proposal, I'm not sure how long I want to keep on working here.
- Teklifimle ilgili patronumun yaptığı ağır eleştiriden sonra, burada çalışmayı ne kadar süre sürdürmek istediğimden emin değilim.
How long is this pencil?
- Bu kalem ne kadar uzundur?
How long that bridge is!
- Köprü ne kadar uzunmuş!
How far away is the airport?
- Havaalanı ne kadar uzak?
How much money do you want?
- Ne kadar para istiyorsun?
Never give up till the very end.
- Tam sonuna kadar vazgeçme.
You must carry the task through to the end.
- Sonuna kadar görevi taşımalısın.