He came accompanied by a Canadian girl.
- O bir Kanadalı kız eşliğinde geldi.
Kristy Anderson is the wife of Larry Ewing.
- Kristy Anderson, Larry Ewing'in eşidir.
My wife will be glad to see you, too.
- Eşim de seni görmekten memnun olacak.
Tom was never my partner.
- Tom asla benim eşim değildi.
How did you meet your partner?
- Eşinizle nasıl tanıştınız?
Tom and Mary were a match made in heaven.
- Tom ve Mary cennette yapılan bir eşti.
The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
- Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
Tom's wife doesn't know Mary's husband.
- Tom'un eşi Mary'nin eşini tanımıyor.
Tom sat down between Mary and her husband.
- Tom Mary ve eşinin arasına oturdu.
On Friday evenings, a group of us with spouses working overseas meet at Chuck's Bar and Grill.
- Cuma akşamları, deniz aşırı ülkelerde eşleriyle birlikte çalışan bir grubumuz Chuck's Bar and Grill'de buluşurlar.
How much time do you spend with your spouse?
- Eşinizle birlikte ne kadar zaman harcarsınız?
Same-sex couples should be able to get married.
- Eş cinsel çiftler evlenebilmeli.
The young couple was accompanied by a chaperone.
- Genç çifte bir hastabakıcı tarafından eşlik edildi.
Everyone has the right of equal access to public service in his country.
- Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
An integer is natural if and only if it is greater or equal to 0.
- Eğer tamsayı sadece sıfırdan büyük veya eşit ise tamsayı doğaldır.
Mary is very good at matching people.
- Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
Tom and Mary got matching tattoos.
- Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
My wife Lidia is a beautiful, clever woman.
- Eşim Lidia güzel, akıllı bir bayandır.
Nobody is equal to this young woman in the field of music.
- Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.
This is why Tatoeba is multilingual. But not that kind of multilingual. Not the kind where languages are simply being paired up together, and where some pairs are left behind.
- Tatoeba'nın çok dilli olmasının nedeni budur. Fakat o tür çok dilli değil. Dillerin sadece birlikte eşleştirildiği ve bazı çiftlerin geride bırakıldığı tür değil.
The boys and girls paired off for the dance.
- Erkekler ve kızlar dans için eşleştiler.
My wife and I can't decide on names for the twins.
- Eşim ve ben ikizler için isimler üzerinde karar veremiyoruz.
Nobody is equal to this young woman in the field of music.
- Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.
The number pi is approximately equal to 3.14 or 22/7. Its symbol is π.
- Pi sayısı, yaklaşık olarak 3,14 ya da 22/7'ye eşdeğerdir. Sembolü π'dir.
I'd like to introduce you to my wife.
- Ben sizi eşime tanıtmak istiyorum.
Laws are like cobwebs, which may catch small flies, but let wasps and hornets break through.
- Yasalar örümcek ağı gibidir, küçük sinekleri yakalayabilirler fakat yaban arısı ve eşek arılarının geçmesine izin verirler.
What is principle of equidistance?
- Eşit uzaklık ilkesi nedir?
A is equivalent to B has the same meaning as A is true if and only if B is true.
- A, B'ye eşittir önermesi, Eğer ve yalnızca eğer B doğruysa A doğrudur ile aynı anlama gelmektedir.
My dream is to be the First Lady.
- Hayalim devlet başkanının eşi olmak.
It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
- Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
Eating good isn't synonymous for eating a lot.
- İyi yemek, çok yemekle eş anlamlı değildir.
The words 'small' and 'little' are synonyms.
- Small ve little kelimeleri eş anlamlıdır.
Tom says Mary is his soul mate and that they were made for each other.
- Tom Mary'nin ruh eşi olduğunu ve birbirleri için yaratıldıklarını söylüyor.
I wonder what materials the garment is made of.
- Giyim eşyasının hangi malzemelerden yapıldığını merak ediyorum.
The old man was accompanied by his grandchild.
- Yaşlı adama torunu tarafından eşlik edildi.
The old man is always accompanied by his grandson.
- Yaşlı adama her zaman torunu eşlik eder.
Pets offer us more than mere companionship.
- Evcil hayvanlar sadece bize eşlik etmekten daha fazlasını sunar.
The old woman was accompanied by her granddaughter.
- Yaşlı kadına kız torunu tarafından eşlik edildi.
The old woman was accompanied by her grandson.
- Yaşlı kadına erkek torunu tarafından eşlik edildi.
Languages are partially isomorphic.
- Diller kısmen eşyapılıdır.