eşitle

listen to the pronunciation of eşitle
Türkisch - Englisch
(Bilgisayar) synchronize
make equal
{f} equalized
equalize
equate
eşit
equal

Everyone has the right of equal access to public service in his country. - Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.

Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work. - Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.

eşitlemek
equalize
eşit
even

They split the bill evenly. - Hesabı eşit olarak bölüştüler.

They split the bill evenly. - Onlar hesabı eşit olarak bölüşürler.

eşit
equal; the same
eşit
commensurate
eşitlemek
{f} compensate
eşit
equal to

Nobody is equal to this young woman in the field of music. - Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.

One plus two is equal to three. - Bir artı iki üçe eşittir.

eşit
(İnşaat) neutral
eşit
(Matematik) congruent
eşitlemek
even out
eşit
like

I like all the colors equally. - Bütün renkleri eşit derecede severim.

True love is eternal, infinite, and always like itself. It is equal and pure, without violent demonstrations: it is seen with white hairs and is always young in the heart. - Gerçek aşk ebedidir, sonsuzdur ve hep kendi gibidir. Eşit ve saf, abartılı sergilemeler olmadan: özünde hep gençtir ve beyaz saçlarla görünür.

eşit
square

The square of the hypotenuse is equal to the sum of the squares of the other two sides. - Hipotenüsün karesi diğer iki kenarın kareleri toplamına eşittir.

A square has four equal sides. - Bir kare dört eşit kenara sahiptir.

eşitlemek
cancel
eşit
fair

I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial. - Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.

Eşit
level playing field
eşit
equalling
eşit
equalled
eşit
equaling
bunu eşitle
(Bilgisayar) sync this
eşit
tantamount
eşit
equal, equivalent, even
eşit
equivalent

A is equivalent to B has the same meaning as A is true if and only if B is true. - A B ye eşittir Eğer ve sadece B gerçekse A doğrudur. ile aynı anlamı vardır.

The ages of the two children put together was equivalent to that of their father. - İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınkine eşit oluyordu.

eşit
coordinate
eşit
coequal
eşit
on a par with
eşit
equi

What is principle of equidistance? - Eşit uzaklık ilkesi nedir?

A is equivalent to B has the same meaning as A is true if and only if B is true. - A B ye eşittir Eğer ve sadece B gerçekse A doğrudur. ile aynı anlamı vardır.

eşit
iso
eşit
(Matematik) equals, is equal to
eşit
commeasurable
eşit
alike
eşit
isnt
eşitlemek
to make equal, equalize
eşitlemek
even up
eşitlemek
equate
eşitlemek
level
eşitlemek
to make equal, to equalize
eşitlemek
countervail
Türkisch - Türkisch

Definition von eşitle im Türkisch Türkisch wörterbuch

eşit
Müsavi
eşit
Yapı, değer, boyut, nicelik ve nitelik bakımından birbirinden ne artık ne eksik olmayan (iki veya daha çok şeyler), müsavi
eşit
Yapı, değer, boyut, nicelik ve nitelik bakımından birbirinden ne artık ne eksik olmayan (iki veya daha çok şey), müsavi: "Bunlar bastonlarına dayanarak hep eşit adımlarla yürürler."- S. Birsel
eşit
Aynı haklardan yararlanan, aynı düzeyde olan (kimse): "Herkes ... kanun önünde eşittir."- Anayasa
eşit
Aynı haklardan yararlanan, aynı düzeyde olan kimse
eşitlemek
Eşit duruma getirmek
eşitle
Favoriten