Everyone has the right of equal access to public service in his country.
- Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
- Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
They split the bill evenly.
- Hesabı eşit olarak bölüştüler.
They split the bill evenly.
- Onlar hesabı eşit olarak bölüşürler.
Nobody is equal to this young woman in the field of music.
- Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.
One plus two is equal to three.
- Bir artı iki üçe eşittir.
I like all the colors equally.
- Bütün renkleri eşit derecede severim.
True love is eternal, infinite, and always like itself. It is equal and pure, without violent demonstrations: it is seen with white hairs and is always young in the heart.
- Gerçek aşk ebedidir, sonsuzdur ve hep kendi gibidir. Eşit ve saf, abartılı sergilemeler olmadan: özünde hep gençtir ve beyaz saçlarla görünür.
The square of the hypotenuse is equal to the sum of the squares of the other two sides.
- Hipotenüsün karesi diğer iki kenarın kareleri toplamına eşittir.
A square has four equal sides.
- Bir kare dört eşit kenara sahiptir.
I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.
- Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.
A is equivalent to B has the same meaning as A is true if and only if B is true.
- A B ye eşittir Eğer ve sadece B gerçekse A doğrudur. ile aynı anlamı vardır.
The ages of the two children put together was equivalent to that of their father.
- İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınkine eşit oluyordu.
What is principle of equidistance?
- Eşit uzaklık ilkesi nedir?
A is equivalent to B has the same meaning as A is true if and only if B is true.
- A B ye eşittir Eğer ve sadece B gerçekse A doğrudur. ile aynı anlamı vardır.