eğlenceli

listen to the pronunciation of eğlenceli
Türkisch - Englisch
entertaining

This game is very entertaining. - Bu oyun çok eğlenceli.

Drunk people are so entertaining. - Sarhoş insanlar çok eğlencelidir.

amusing

I found her very amusing. - Ben onu çok eğlenceli buldum.

His story was highly amusing to us. - Onun hikayesi bizim için oldukça eğlenceliydi.

sociable
upbeat
funny

Tom sent me a funny text message. - Tom bana eğlenceli bir kısa mesaj gönderdi.

Tom may not think this is funny. - Tom bunun eğlenceli olduğunu düşünmeyebilir.

saturnalian
lively
enjoyable

Tom found the experience enjoyable. - Tom deneyimi eğlenceli buldu.

This novel is fun and enjoyable. - Bu roman eğlenceli ve zevkli.

amusing, entertaining, funny, droll, enjoyable
entertaining, amusing
rollicking
enjoy

Tom found the experience enjoyable. - Tom deneyimi eğlenceli buldu.

This novel is fun and enjoyable. - Bu roman eğlenceli ve zevkli.

fun

It's fun to ride a motorcycle. - Motosiklete binmek eğlencelidir.

It was fun playing in the park. - Parkta oynamak eğlenceliydi.

droll
mirthful
festal
quizzical
jocose
saucy
recreational
eğlence
amusement

Yesterday, I ran into my teacher at the amusement park. - Dün eğlence parkında öğretmenime rastladım.

Tom asked Mary to give him a ride to the amusement park. - Tom Mary'nin onu eğlence parkına götürmesini rica ettim.

eğlence
entertainment

There's no entertainment in the countryside. - Kırsal bölgede hiç eğlence yoktur.

A socialite is a person who is well known in fashionable society and is fond of social activities and entertainment. - Bir sosyete moda toplumda iyi tanınan ve sosyal faaliyetlere ve eğlenceye düşkün bir kişidir.

eğlence
fun

It was fun playing in the park. - Parkta oynamak eğlenceliydi.

It's fun to ride a motorcycle. - Motosiklete binmek eğlencelidir.

eğlenceli olmak
jump
eğlenceli olmayan
unamusing
eğlenceli toplantı
do
eğlenceli vakit
rollicking time
eğlenceli şey
gas
eğlence
{i} play

It was fun playing in the park. - Parkta oynamak eğlenceliydi.

Playing cards is fun. - Kart oynamak eğlencelidir.

eğlence
distraction

I need a distraction. - Bir eğlenceye ihtiyacım var.

eğlence
high jinks
eğlence
diversion

Movies are a great diversion. - Filmler büyük bir eğlence.

eğlence
recreational

Recreational drug use inspires many urban legends. - Eğlence uyuşturucu kullanımı birçok şehir efsanelerine ilham veriyor.

eğlence
{i} relaxation
eğlence
{i} pastime

Playing the piano is her favorite pastime. - Piyano çalma onun gözde eğlencesidir.

My dad's pastime is skydiving. - Babamın eğlencesi gökyüzü dalışıdır.

eğlence
social

A socialite is a person who is well known in fashionable society and is fond of social activities and entertainment. - Bir sosyete moda toplumda iyi tanınan ve sosyal faaliyetlere ve eğlenceye düşkün bir kişidir.

eğlence
blow out
eğlence
joy

Music gives sound to fury, shape to joy. - Müzik öfkeye ses, eğlenceye şekil verir.

Where there is music there is joy. - Müziğin olduğu yerde eğlence var.

eğlence
festival
eğlence
entertaining

This is a very entertaining story. - Bu çok eğlenceli bir hikâye.

Drunk people are so entertaining. - Sarhoş insanlar çok eğlencelidir.

eğlence
(deyim) fun and games

Life is not all fun and games. - Hayat eğlenceden ve oyundan ibaret değildir.

Would you cut that crap out? I'm not in the mood for fun and games. - Şu zırvayı keser misin? Oyun ve eğlence için havamda değilim.

eğlence
fling
eğlence
spree
eğlence
merrymaking

After all the merrymaking, the apartment was in great disarray. - Tüm eğlenceden sonra daire büyük bir karışıklık içindeydi.

eğlence
recreation

Recreational drug use inspires many urban legends. - Eğlence uyuşturucu kullanımı birçok şehir efsanelerine ilham veriyor.

Time is allotted for work, recreation, and study. - Zaman, çalışma, eğlence, ve eğitim için ayrılmıştır.

eğlence
dance

It's fun to watch you dance. - Dans etmeni izlemek eğlenceli.

eğlence
delectation
eğlence
revel
eğlence
{i} lark

Don't come to school to lark around. - Sadece eğlence için okula gelme.

eğlence
pleasure

It looks like there's a pleasure boat. - Bir eğlence teknesi var gibi görünüyor.

I don't like to mix business with pleasure. - İşi eğlenceyle karıştırmaktan hoşlanmıyorum.

eğlence
{i} party

The party wasn't much fun. - Parti çok eğlenceli değildi.

Tom certainly helped make our party more fun. - Tom kesinlikle partimizi daha eğlenceli yapmak için yardım etti.

eğlence
beano
eğlence
bash
eğlence
plaything
eğlence
binge
eğlence
pasttime
aşırı eğlenceli
saturnalian
eğlence
jollity
eğlence
carnival
eğlence
gaiety
eğlence
conviviality
eğlence
merriment
eğlence
jollification
eğlence
gag
eğlence
festivity

Once the festivity finishes, we'll go back to work. - Eğlence bittiğinde işe geri döneceğiz.

eğlence
party, entertainment
eğlence
jamboree
eğlence
jolliness
eğlence
fete
eğlence
entertainment, fun, amusement
eğlence
something that entertains or amuses, (an) entertainment
eğlence
amusement, entertainment, fun, recreation, pastime, festivities, diversion; plaything, joy
eğlence
frolic
eğlence
easy task, a piece of cake
eğlence
rejoicing
eğlence
regale
eğlence
{i} frivolity
eğlence
rejoicings
eğlence
rollick
eğlence
{i} racket
eğlence
potlatch
eğlence
{i} saturnalia
eğlence
divertissement
eğlence
{i} resource
eğlence
{i} setout
eğlence
{i} sport

Australians excel at sports and entertainment. - Avustralyalılar spor ve eğlencede üstündürler.

çocuklar için eğlenceli oyunlarınız var mı
Do you have entertaining games for children
Türkisch - Türkisch
Eğlendiren, hoşa giden: "Eğlenceli bir şehirde, seninle yaşamak istiyorum."- S. F. Abasıyanık
Eğlendiren, hoşa giden
ahenkli
şenlikli
Eğlence
zevk

Basket oynamak çok zevklidir. - Basketbol oynamak çok eğlenceli.

Eğlence
sefahat
eğlence
Eğlenme işi: "Biz bu işe tuhaf bir merakla eğlence şeklinde başladık."- F. R. Atay
eğlence
Eğlenme işi
eğlence
Neşeli ve hoşça vakit geçirilen toplantı
eğlence
Neşeli ve hoşça vakit geçirten şey: "Karıma göre en güzel eğlence, kırda yayan gezmek, kırların havasından istifade etmektir."- Ö. Seyfettin
eğlence
Neşeli ve hoşça vakit geçirilen toplantı: "Boş arsalara çeşitli eğlence çadırları kurulur."- S. Ayverdi
eğlence
Neşeli ve hoşça vakit geçirten şey
eğlenceli
Favoriten