eğitilmemiş

listen to the pronunciation of eğitilmemiş
Türkisch - Englisch
uneducated
unschooled
untaught
uncultivated
untrained
eğit
{f} educated

Mr. Ito is a highly educated man. - Bay Ito oldukça eğitimli bir insan.

Ford was poorly educated. - Ford kötü eğitim gördü.

eğit
{f} trained

Tom was trained as a doctor. - Tom bir doktor olarak eğitildi.

He was trained as a lawyer. - O bir avukat olarak eğitildi.

eğit
{f} training

I think you should stick to your training schedule. - Sanırım eğitim planına bağlı kalmalısın.

They needed jobs and training. - Onların işlere ve eğitime ihtiyacı vardı.

eğit
educate

What does it mean to have an educated mind in the 21st century? - 21. yüzyılda eğitimli bir akla sahip olmak ne anlama geliyor?

My very educated mother just showed us nine planets. - Benim çok eğitimli annem az önce bize dokuz gezegeni gösterdi.

eğit
{f} train

The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period. - Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.

It is not easy to train dogs. - Köpekleri eğitmek kolay değil.

eğit
{f} schooling

I will have to wait till I finish schooling and start earning money. - Eğitimi bitirinceye ve para kazanmaya başlayıncaya kadar beklemek zorunda kalacağım.

The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn. - Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.

eğit
reeducate