He has a tendency to be pessimistic.
- Onun kötümser olma eğilimi var.
People have the tendency to speak more loudly when they get excited.
- İnsanlar heyecanlandıklarında daha yüksek sesle konuşma eğilimleri vardır.
Tom doesn't have the time or the inclination to do that.
- Tom'un bunu yapmak için zamanı ya da eğilimi yok.
I don't have the time or the inclination.
- Zamanım ya da eğilimim yok.
This topic is trending on Twitter.
- Bu konu Twitter'da eğilim gösteriyor.
This has been the trend for the past twenty years.
- Bu son yirmi yıldır eğilimdi.
Sami has propensity for violence.
- Sami'nin şiddete eğilimi var.
The Earth is tilted at an angle of 23.4 degrees.
- Dünya 23.4 derecelik bir açıyla eğilimlidir.
Tom tends to say the first thing that comes to his mind.
- Tom aklına gelen ilk şeyi söyleme eğilimindedir.
He has a natural bent for music.
- Onun müzik için doğal bir eğilimi var.
People tend to look at others with bias.
- İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.
If current trends continue, the language will likely die in the near future.
- Şimdiki eğilimler devam ederse, dil muhtemelen yakın gelecekte ölecektir.
Tom mübalağa etmeye meyillidir.
- Tom abartmaya eğilimlidir.