duymak

listen to the pronunciation of duymak
Türkisch - Englisch
hear

Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil. - Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.

It makes my head swim to hear you say that. - Öyle söylediğini duymak başımı döndürüyor.

entendre
get

We were disappointed to hear that Tom couldn't get a visa. - Tom'un vize alamadığını duymak bizi hayal kırıklığına uğrattı.

I'm getting tired of hearing you say that. - Bunu söylediğini duymaktan bıkıyorum.

get wind of
hear about

He wanted to hear about the news. - Haberi duymak istedi.

It was a shock to hear about Tom's divorce. - Tom'un boşanması hakkında duymak bir şoktu.

sense
hear of

We were delighted to hear of his success. - Onun başarısını duymaktan mutlu olduk.

be aware of
wind
catch
take

He takes pride in his work. - O işinden gurur duymaktadır.

understand
aware of
(his) owe
to feel (pride, joy, pleasure, sorrow). Duyduk duymadık demeyin! Don't say later that you haven't heard about it (because I'm going to tell you now). duymazlıktan gelmek to ignore, pretend not to have heard
come to know
to get word of
to feel, sense, perceive, experience
(sevgi) bear
to hear; to hear about, to hear of; to feel, to sense; to be aware of
to be aware of
feel
to hear
to hear of
to hear from
saygı duymak
esteem
istek duymak
desire
duyma
{i} hearing

I can't abide hearing you cry so bitterly. - Acı şekilde ağladığını duymaya katlanamam.

I am tired of hearing that. - Onu duymaktan usandım.

memnuniyet duymak
be pleased
minnet duymak
appreciate
alaka duymak
interested in
büyük saygı duymak
revere
duy
heard

Tom heard this and got angry. - Tom bunu duydu ve kızdı.

Never have I heard anyone say a thing like that. - Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.

gereksinim duymak
need
gurur duymak
proud of

She is proud of her son. - O, oğlu ile gurur duymaktadır.

She is proud of her students. - O, öğrencileriyle gurur duymaktadır.

onur duymak
to feel honored
pişmanlık duymak
to feel regret, be regretful; to feel remorse, be remorseful
alaka duymak
to be interested in
alaka duymak
take an interest
alaka duymak
take an interest in
alaka duymak
be interested in
arzu duymak
yearn
duy
(Elektrik, Elektronik) lamp base
duy
lamp socket
duyma
(Ticaret) perception
gerek duymak
require
gerek duymak
need
gereksinim duymak
(Ticaret) be in need of
gurur duymak
to be proud of

He's every reason to be proud of his son. - Oğluyla gurur duymak için her türlü nedeni var.

gurur duymak
plume on
gurur duymak
be proud

He's every reason to be proud of his son. - Oğluyla gurur duymak için her türlü nedeni var.

gurur duymak
(Konuşma Dili) hold one's head up
gurur duymak
pride

He takes pride in his work. - O işinden gurur duymaktadır.

güçlü bir inanç duymak
believe
heyecan duymak
enthusiastic
heyecan duymak
get excited
heyecan duymak
be enthusiastic
heyecan duymak
to be enthusiastic
ilgi duymak
take interest in
ilgi duymak
interested
ilgi duymak
to be interested
ilgi duymak
be interested in
ilgi duymak
be interested
istek duymak
hanker
kin duymak
spite
korku duymak
get the jitters
memnuniyet duymak
feel appreciation
memnuniyet duymak
feel pleased
memnuniyet duymak
be pleased that
minnet duymak
be grateful
minnet duymak
be obliged
onur duymak
feel honored
sevgi duymak
love
sevgi duymak
bear
zevk duymak
take pleasure
zevk duymak
find pleasure
özlem duymak
pine
özlem duymak
crave
özlem duymak
yenning
özlem duymak
yearn
tesadüfen duymak
overhear
duy
point

We'd all be interested in your point of view. - Bakış açına hepimiz ilgi duyardık.

duy
female connector
duyma
feeling

Who can read the heroic deeds of brave men without a feeling of respect and admiration? - Kim saygı ve hayranlık hissi duymadan cesur insanların kahramanca eylemlerini okuyabilir?

duyma
auditon
duyma
audition
Duy
light socket
az ihtiyaç duymak
need little
eziklik duymak
feel lowly
gaipten sesler duymak
to hear divine voices
gönül bağlamak, yakınlık duymak
hearts to connect, to sympathize
güven duymak
to trust
haz duymak
feel pleasure
ihiyaç duymak
Fell the need for
ilgi duymak
Be interested (in), take interest in
mutluluk duymak, bahtiyar olmak
To be happy, be happy
nefret duymak
hate to hear
sevinç duymak
to rejoice
övünç duymak
be proud of
acil ihtiyaç duymak
be in urgent need of
acı çekmek/duymak
to suffer (physically or mentally)
alaka duymak
to be interested (in)
alaka duymak
to be interested in, to take an interest (in)
ağır işitmek/duymak
to be hard of hearing
aşırı ilgi duymak
be caught up in
bezginlik duymak
(Konuşma Dili) cheese off
duy
snout
duy
receptacle
duy
socket
duy
(electric light) socket
duy
holder
duyma
audition, sensation
duyma
feeling; sensation
endişe duymak
to be concerned about
gereksinim duymak
to need
gurur duymak
pride oneself on
gurur duymak
swell
gurur duymak
be elated
gurur duymak
glory
gurur duymak
1. to feel proud of, take pride in. 2. to feel honored
gurur duymak
take a pride in
gurur duymak
pride oneself
gurur duymak
be proud of

He's every reason to be proud of his son. - Oğluyla gurur duymak için her türlü nedeni var.

gurur duymak
take pride in
gurur duymak
to be proud of, to take pride (in)
güvensizlik duymak
have a distrust of smb
gıcık duymak
to have a tickle in one's throat
gıcık duymak
have a tickle in one's throat
hayranlık duymak
to feel admiration (for)
hayranlık duymak
think the world of
haz duymak
be pleased with
haz duymak
to feel pleasure
haz duymak
be elated
haz duymak
to enjoy, get pleasure from
heyecan duymak
to get excited
heyecan duymak
a) to get excited b) to be enthusiastic
hicap duymak/etmek
to feel ashamed, be embarrassed
huşu duymak
to stan in awe of
huşu duymak
stand in awe of
ihtiyaç duymak
to feel a/the need (for)
ihtiyaç duymak
stand
ihtiyaç duymak
to feel the need (for), to need
ilgi duymak
give importance to
ilgi duymak
to be interested (in), to take interest in
ilgi duymak
care
ilgi duymak
to be interested in
ilgi duymak
go in for
iliklerinde duymak
to feel (something) deep in one's bones, feel (something) strongly and instinctively
intihar etme arzusu duymak
feel suicidal
istek duymak
to want, feel a desire (for)
istek duymak
to desire, to hanker
iştiyak duymak
to long for
karşı konulmaz bir ihtiras duymak
carry a torch for
korku duymak
stand in awe of
korkunç kin duymak
(deyim) hate someone's guts
korkuyla karışık bir saygı duymak
stand in awe of
kuşku duymak
be sceptical about
kuşku duymak
be suspicious about
kuşku duymak
be skeptical about
kuşku duymak
to suspect
kuşku duymak
be sceptical of
kuşku duymak
have doubts about
kuşku duymak
discredit
kuşku duymak
be skeptical of
kuşku duymak
be in doubt about
kuşku duymak
be doubtful of
kuşku duymak
to suspect; to get suspicious about; to doubt, be in doubt about
kuşku duymak
be suspicious of
kıvanç duymak
to feel proud
kıvanç duymak
1. to be pleased, be glad. 2. to take pride in
merhamet duymak
(Konuşma Dili) have pity on someone
merhamet duymak
(Konuşma Dili) have compassion for someone
mutluluk duymak
be glad
nedamet duymak/getirmek
to regret; to feel remorse (for)
nefret duymak
burn with hate
nefret duymak
be full of hate
nefret duymak
be filled with hate
pişmanlık duymak
rue
pişmanlık duymak
repent
pişmanlık duymak
to repent, to rue
restore edilmeye gerek duymak
be in need of restoration
saygı duymak
to respect

We have to respect local customs. - Yerel geleneklere saygı duymak zorundayız.

Hindus don't eat meat, in particular beef, and they are mainly vegetarian in order to respect the animals' lives. - Hindular et, özellikle sığır eti yemezler, onlar hayvanların yaşamlarına saygı duymak için temel olarak vejetaryendirler,

saygı duymak
look up
saygı duymak
regard
saygı duymak
have respect for
sempati duymak
sympathize
sempati duymak
to feel attracted to, take to (someone)
sempati duymak
to take to, to like
sevgi duymak
bear love
sinek uçsa duymak
(deyim) hear a pin drop
tedirginlik duymak
be filled with apprehension
tedirginlik duymak
be full of apprehension
tedirginlik duymak
feel apprehension
tiksinti duymak
hold in execration
utanç duymak
feel shame at
utanç duymak
to feel shame (for)
yakınlık duymak
sympathize
yakınlık duymak
to feel close to; to feel a sympathy for, feel sympathetic toward
yapmakla şeref duymak
be proud to do
yapmaktan gurur duymak
be proud to do
zevk almak/duymak
to find pleasure in, take pleasure in, enjoy
övünç duymak
boast
övünç duymak
to take pride in, be proud of
övünç duymak
pride oneself
özgürlüğünü duymak
take liberties with
özlem duymak
hanker
özlem duymak
long for
özlem duymak
be lonely for
özlem duymak
miss
özlemini duymak
to hunger for
üzüntü duymak
feel badly about
üzüntü duymak
feel bad about
şüphe duymak
distrust
Türkisch - Türkisch
Sezmek, fark etmek, hissetmek
Bilgi almak, öğrenmek, haber almak
Sezmek, fark etmek, hissetmek: "Güzel olmasın, fakat ruhu olsun, bir şey duysun."- H. C. Yalçın
Dokunma, koklama vb. duyularla algılamak, hissetmek: "Yüzme denilen mucizeyi ancak beş altı sene sonra avuçlarımızın içinde duyabilecektik."- B. R. Eyuboğlu
Dokunma, koklama vb. duyularla algılamak, hissetmek
Nesnelere dokunmakla onların sıcaklık, soğukluk, sertlik, ağırlık, hareket gibi fizik durumlarından bilgi edinmek, hissetmek
İşitmek, ses almak
Bir ruh durumu içine girmek
Bir ruh durumu içine girmek: "Hakiki bedbahtlar, sefaletlerini birdenbire açığa vurmaktan utanç duyarlar."- R. N. Güntekin
İşitmek, ses almak: "Çamaşırcı Fatma kadın annemin duymayan kulaklarına yalvarıyor."- Y. Z. Ortaç
gaipten sesler duymak
başkalarının duymadığı ve aslında var olmayan seslerin duyulması olayı
duy
Elektrik ampulünün takıldığı yivli yer
duy
Elektrik ampulünün takıldığı bakır veya pirinçten yivli yer
duyma
Duymak durumu
duymak
Favoriten