The more countries a language is spoken in, the less important it is to sound like a native speaker, since speakers of that language are accustomed to hearing various dialects.
- Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.
I am tired of hearing that.
- Onu duymaktan usandım.
Who can read the heroic deeds of brave men without a feeling of respect and admiration?
- Kim saygı ve hayranlık hissi duymadan cesur insanların kahramanca eylemlerini okuyabilir?
He would be glad to hear that.
- O, onu duymaktan mutlu olurdu.
It makes my head swim to hear you say that.
- Öyle söylediğini duymak başımı döndürüyor.
I don't think you can gain his ear.
- Senin onun duyma yeteneğini yükseltebileceğini sanmıyorum.
We heard somebody shout.
- Birinin bağırdığını duyduk.
Never have I heard anyone say a thing like that.
- Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
I get tired of hearing Tom talking about Mary.
- Tom'un Mary hakkında konuşmasını duymaktan bıktım.
I'm getting sick of hearing you complain.
- Şikayet ettiğini duymaktan bıkıyorum.
I would love to hear about how your wedding planning is going!
- Evlilik planlamanın nasıl gittiğini duymak istiyorum!
It was a shock to hear about Tom's divorce.
- Tom'un boşanması hakkında duymak bir şoktu.
We were delighted to hear of his success.
- Onun başarısını duymaktan mutlu olduk.
He takes pride in his work.
- O işinden gurur duymaktadır.
We'd all be interested in your point of view.
- Bakış açına hepimiz ilgi duyardık.