The old man was hard of hearing.
- Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
I can't abide hearing you cry so bitterly.
- Acı şekilde ağladığını duymaya katlanamam.
Who can read the heroic deeds of brave men without a feeling of respect and admiration?
- Kim saygı ve hayranlık hissi duymadan cesur insanların kahramanca eylemlerini okuyabilir?
The old man was hard of hearing.
- Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
He would be glad to hear that.
- O, onu duymaktan mutlu olurdu.
I don't think you can gain his ear.
- Senin onun duyma yeteneğini yükseltebileceğini sanmıyorum.
We heard the boy playing the violin.
- Çocuğun Keman çaldığını duyduk.
Never have I heard anyone say a thing like that.
- Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
I'm getting sick of hearing you complain.
- Şikayet ettiğini duymaktan bıkıyorum.
I'm getting tired of hearing you say that.
- Bunu söylediğini duymaktan bıkıyorum.
Tom didn't want to hear about all of Mary's problems, but he sat quietly and listened.
- Tom Mary'nin problemlerinin tamamını duymak istemiyordu fakat sessizce oturdu ve dinledi.
It was a shock to hear about Tom's divorce.
- Tom'un boşanması hakkında duymak bir şoktu.
We were delighted to hear of his success.
- Onun başarısını duymaktan mutlu olduk.
He takes pride in his work.
- O işinden gurur duymaktadır.
We'd all be interested in your point of view.
- Bakış açına hepimiz ilgi duyardık.