Would you please let me know what the status is right away?
- Lütfen hemen bana durumun ne olduğunu bildirir misin?
What's your marital status?
- Medeni durumun nedir?
He can't accommodate himself to his circumstances.
- O bulunduğu duruma kendini alıştıramaz.
What would you do in this circumstance?
- Bu durumda siz ne yapardınız?
What's the weather forecast for tomorrow?
- Yarın için hava durumu nasıl?
The weather outlook for tomorrow is not good.
- Yarın için hava durumu iyi değil.
He can't cope with difficult situations.
- Zor durumlarla başa çıkamıyor.
If you want to discuss the situation, please let us know.
- Durumu görüşmek istiyorsanız, lütfen bize bildirin.
Would you please let me know what the status is right away?
- Lütfen hemen bana durumun ne olduğunu bildirir misin?
Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
- İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
It is difficult for me to handle the case.
- Durumla başa çıkmak benim için zor.
In case of an earthquake, turn off the gas.
- Bir deprem durumunda, gazı kapatın.
The condition of the patients changes every day.
- Hastaların durumu her gün değişir.
The patient's condition changes from day to day.
- Hastanın durumu günden güne değişiyor.
I'm not in a position to discuss that.
- Onu tartışacak durumda değilim.
He explained his position to me.
- O, durumunu bana açıkladı.
While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.
- İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.
TV is harmful in that it keeps your mind in a passive state.
- TV aklınızı pasif durumda tutması bakımından zararlıdır.
Let's reserve that for another occasion.
- Başka bir durum için onu ayıralım.
He never drinks except on special occasions.
- Özel durumlar dışında asla içmez.
Weather conditions may change.
- Hava durumları değişebilir.
This patient's conditions are getting worse day after day.
- Bu hastanın durumu günden güne kötüleşiyor.
What was the determining factor in this case?
- Bu durumda belirleyici faktör neydi?
I think that this fact is very serious.
- Bu durumun çok ciddi olduğunu düşünüyorum.
We have many things in common: hobbies, educational backgrounds, for instance.
- Ortak çok şeyimiz var: örneğin hobilerimiz, eğitim durumu.
In the event of misfortune, celebrations are the best.
- Talihsizlik durumunda kutlamalar en iyisidir.
What would you do in the event of a zombie apocalypse?
- Bir zombi kıyameti durumunda ne yapardın?
What reason could I possibly have to lie to you?
- Ne diye sana yalan söylemek durumunda kalayım ki?
I explained what the matter was.
- Durumun ne olduğunu açıkladım.
The common state of this matter is solid.
- Bu maddenin normal durumu katıdır.
The instrumental case is one of the most graceful aspects of the Russian language.
- Araç durumu Rus dilinin en zarif yönlerinden biridir.
He sized up the situation and acted immediately.
- Durumu değerlendirdi ve derhal harekete geçti.
One's point of view depends on the point where one sits.
- Bir kişinin bir şeye bakma tarzı onun durumuna bağlıdır.
There will be situations where no textbook answer will be available to guide you.
- Size rehberlik etmek için hiçbir ders kitabı cevabının mevcut olmayacağı durumlar olacaktır.
The weather forecast says it will be cooler tomorrow.
- Hava durumu yarın daha soğuk olacağını söylüyor.
What's the weather forecast for tomorrow?
- Yarın için hava durumu nasıl?
In most cases, modernization is identified with Westernization.
- Çoğu durumda, modernizasyon batılılaşma ile tanımlanır.
One's point of view depends on the point where one sits.
- Bir kişinin bir şeye bakma tarzı onun durumuna bağlıdır.
At that point I realized the danger of the situation.
- Ben o noktada durumun tehlikesini fark ettim.
They are content with things as they are.
- Onlar mevcut durumdan memnun.
We have many things in common: hobbies, educational backgrounds, for instance.
- Ortak çok şeyimiz var: örneğin hobilerimiz, eğitim durumu.
We are groping for a way out of the present situation.
- Şimdiki durumdan bir çıkış yolu arıyoruz.
I love the way the air is so fresh and clean after it rains.
- Yağmur yağdıktan sonra havanın çok taze ve temiz olması durumunu seviyorum.
Both quantity and quality are important in most cases.
- Hem miktar hem de kalite birçok durumlarda önemlidirler.
I'll always stand by you in case of trouble.
- Ben her zaman sorun durumunda hep yanında olacağım.
Tom is in bad shape these days.
- Tom bugünlerde kötü durumda.
If the world weren't in the shape it is now, I could trust anyone.
- Dünya şimdi olduğu durumda olmasa, kimseye güvenemem.
The room is in immaculate order.
- Oda kusursuz durumda.
She always keeps her room in good order.
- Odasını her zaman iyi durumda tutar.
What's your marital status?
- Medeni durumun nedir?
We have ourselves a whole new ball game.
- Bambaşka bir durumumuz var.
Layla is tired of Fadil's infidelity.
- Leyla, Fadıl'ın sadakatsizliğinden bıkmış durumda.
Broken glass lay scattered all over the road.
- Kırık cam yolun her tarafına dağılmış durumda.
TV is harmful in that it keeps your mind in a passive state.
- TV aklınızı pasif durumda tutması bakımından zararlıdır.
How can you tolerate this state of affairs?
- Bu duruma nasıl göz yumabilirsin?
I will not tolerate such a state of affairs.
- Böyle bir duruma göz yummayacağım.
The situation could only be settled by war.
- Bu durum sadece savaşla halledilebilirdi.
The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.
- Belgesel, yoksulların durumuyla ilgili bilinci arttırmayı amaçlıyor.
The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.
- Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.