Somebody is standing in front of his room.
- Biri odasının önünde duruyor.
I could scarcely stand on my feet.
- Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
Once the complaining starts, it never ends.
- Bir defa şikayet etmeye başladığında asla durmaz.
Let's wait for the rain to end!
- Yağmurun durmasını bekleyelim!
Someone is standing at the gate.
- Birisi kapıda duruyor.
These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
I'm getting off the train at the next stop.
- Sonraki durakta trenden ineceğim.
A car stopped at the entrance.
- Girişte bir araba durdu.
Halt! Stay right where you are or I'll shoot!
- Dur! Olduğun yerde kal, yoksa vururum!
They were unanimous that the war should be brought to a halt.
- Onlar savaşın durdurulması gerektiği konusunda aynı fikirdeydiler.
Hold up, what do you think you're doing?
- Dur bakalım, Sen ne yaptığını düşünüyorsun?
I wonder how Tom is holding up.
- Acaba Tom'un durumu nasıl?
He pushed the stalled car with all his might.
- O, bütün gücüyle durmuş arabayı itti.
He stalled the engine three times.
- Üç kez motoru durdurdu.
Yazılım şirketi ekonomik durgunluk sürecinde büyük başarısızlığa uğradı.
- The software company collapsed during the recession.
Onlar buluşmaları süresince kayak yapmaya gittiler.
- They went skiing during their date.