dur

listen to the pronunciation of dur
Englisch - Türkisch
(Bilgisayar) süre

Onlar buluşmaları süresince kayak yapmaya gittiler. - They went skiing during their date.

Ben festival süresince Takayama'ya gitmek istiyorum. - I'd like to go to Takayama during festival time.

Türkisch - Türkisch

Definition von dur im Türkisch Türkisch wörterbuch

dûrâ-dûr
Uzaktan uzağa; uzak uzak; uzun uzadıya
DUR Ü DİRAZ
(Osmanlı Dönemi) Uzun uzadıya
Dur!
stop
Englisch - Englisch
Durango, a state of Mexico
Duration How long the spell lasts, usually expressed in turns (T)
Drug utilization review (DUR) is a process which evaluates particular drugs for use by a specific member This process is conducted using specific edits-designed by the health plan and our Pharmacy and Therapeutics (P&T) committee-which are programmed into RxWEST claims processing computer Examples of DUR edits include: pregnancy, therapeutic duplication, and age precautions, dose range, drug interaction precautions, and gender compliance
Drug utilization review
Major; in the major mode; as, C dur, that is, C major
Said of a wine which is too acidic
a kingdom on the Va'andao sea, capital Baianch
Drug Use/Utilization Reviews
Durham 1: 43 hm Canada
see- DRUG UTILIZATION REVIEW
pur et dur
a term used in Quebec politics to refer to hardliners of the Quebec independence movement
Türkisch - Englisch
hold on
stop

My house is close to a bus stop. - Evim otobüs durağına yakın.

At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack. - Verdun Savaşında,Fransız güçleri bir Alman saldırısını durdurdu.

halt

They were unanimous that the war should be brought to a halt. - Onlar savaşın durdurulması gerektiği konusunda aynı fikirdeydiler.

It was because of the storm that the trains were halted. - Fırtınadan dolayı trenler durduruldu.

hist
hold it
nix
hold

When riding the escalator, please hold the handrail and stand inside the yellow line. - Yürüyen merdivene binerken lütfen tırabzanı tut ve sarı çizginin içinde dur.

The rule holds good in this case. - Kural bu durumda geçerlidir.

whoa
{f} stand

Somebody is standing in front of his room. - Biri odasının önünde duruyor.

These two are standing abreast. - Bu ikisi yan yana duruyor.

(Bilgisayar) end

I stood at the end of the line. - Sıranın sonunda durdum.

Once the complaining starts, it never ends. - Bir defa şikayet etmeye başladığında asla durmaz.

conk out
{f} standing

These two are standing abreast. - Bu ikisi yan yana duruyor.

I'm worn out, because I've been standing all day. - Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.

stall

He stalled the engine three times. - Üç kez motoru durdurdu.

A stalled car impedes traffic in the left lane. - Durmuş bir araba sol şeritte trafiği engelliyor.

dur-bekle
(Bilgisayar) hold
dur to
to stop
dûrâ-dûr
Dura-dûr
dur bakayım
let me see
dur işareti
stop sign

Tom didn't see the stop sign. - Tom dur işaretini görmedi.

He failed to see the stop sign at the intersection and hit an oncoming car. - Kavşaktaki dur işaretini göremedi ve gelen bir arabaya vurdu.

uslu dur
be good
uzak dur!
keep back!
Dur!
Hold on!
dur!
avast
dik dur
stand upright
dik dur
straighten up
dur!
stop it!
Selam dur!
Present arms!
bana dur durak yok
i am on my legs all day
bir saniye dur
wait a jiffy
bunun sonucu dur
it all adds up to this
kritik dur
(Bilgisayar) critical stop
kıta dur
stand fast
müstakil işletmeler dairesi; özel harekat havacılığı; ilerleme hızı; taarruz dur
(Askeri) separate operating agency; special operations aviation; speed of advance; status of action; sustained operations ashore
rahat (dur)!
mil . At ease!
selam dur!
mil . Present arms!
sıkı dur!
hang on to your hat
uslu dur
keep still
dur
Favoriten