dur

listen to the pronunciation of dur
Englisch - Türkisch
(Bilgisayar) süre

Onlar buluşmaları süresince kayak yapmaya gittiler. - They went skiing during their date.

Fiyatlar son on yıl boyunca sürekli arttı. - Prices have risen steadily during the past decade.

Türkisch - Türkisch

Definition von dur im Türkisch Türkisch wörterbuch

dûrâ-dûr
Uzaktan uzağa; uzak uzak; uzun uzadıya
DUR Ü DİRAZ
(Osmanlı Dönemi) Uzun uzadıya
Dur!
stop
Englisch - Englisch
Durango, a state of Mexico
Duration How long the spell lasts, usually expressed in turns (T)
Drug utilization review (DUR) is a process which evaluates particular drugs for use by a specific member This process is conducted using specific edits-designed by the health plan and our Pharmacy and Therapeutics (P&T) committee-which are programmed into RxWEST claims processing computer Examples of DUR edits include: pregnancy, therapeutic duplication, and age precautions, dose range, drug interaction precautions, and gender compliance
Drug utilization review
Major; in the major mode; as, C dur, that is, C major
Said of a wine which is too acidic
a kingdom on the Va'andao sea, capital Baianch
Drug Use/Utilization Reviews
Durham 1: 43 hm Canada
see- DRUG UTILIZATION REVIEW
pur et dur
a term used in Quebec politics to refer to hardliners of the Quebec independence movement
Türkisch - Englisch
hold on
stop

My house is close to a bus stop. - Evim otobüs durağına yakın.

A car stopped at the entrance. - Girişte bir araba durdu.

halt

The blue sports car came to a screeching halt. - Mavi spor araba durma noktasına geldi.

The car dove into the field and, after bumping along for a time, came to a halt. - Araba tarlaya daldı ve bir süre sarsıldıktan sonra durma noktasına geldi.

hist
hold it
nix
hold

Hold up, what do you think you're doing? - Dur bakalım, Sen ne yaptığını düşünüyorsun?

The rule holds good in this case. - Kural bu durumda geçerlidir.

whoa
{f} stand

Somebody is standing in front of his room. - Biri odasının önünde duruyor.

I could scarcely stand on my feet. - Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.

(Bilgisayar) end

Once the complaining starts, it never ends. - Bir defa şikayet etmeye başladığında asla durmaz.

Let's wait for the rain to end! - Yağmurun durmasını bekleyelim!

conk out
{f} standing

I'm worn out, because I've been standing all day. - Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.

Somebody is standing in front of his room. - Biri odasının önünde duruyor.

stall

Why are they stalling? - Onlar neden duruyorlar?

A stalled car impedes traffic in the left lane. - Durmuş bir araba sol şeritte trafiği engelliyor.

dur-bekle
(Bilgisayar) hold
dur to
to stop
dûrâ-dûr
Dura-dûr
dur bakayım
let me see
dur işareti
stop sign

He failed to see the stop sign at the intersection and hit an oncoming car. - Kavşaktaki dur işaretini göremedi ve gelen bir arabaya vurdu.

He didn't see the stop sign and almost hit the child crossing the street. - O, dur işaretini görmedi ve neredeyse caddeyi geçen çocuğa vuracaktı.

uslu dur
be good
uzak dur!
keep back!
Dur!
Hold on!
dur!
avast
dik dur
stand upright
dik dur
straighten up
dur!
stop it!
Selam dur!
Present arms!
bana dur durak yok
i am on my legs all day
bir saniye dur
wait a jiffy
bunun sonucu dur
it all adds up to this
kritik dur
(Bilgisayar) critical stop
kıta dur
stand fast
müstakil işletmeler dairesi; özel harekat havacılığı; ilerleme hızı; taarruz dur
(Askeri) separate operating agency; special operations aviation; speed of advance; status of action; sustained operations ashore
rahat (dur)!
mil . At ease!
selam dur!
mil . Present arms!
sıkı dur!
hang on to your hat
uslu dur
keep still
dur
Favoriten