Acılı şarkıları dinlemek beni mutlu eder.
- Listening to sad music makes me happy.
Yaşlı adam acı bir şekilde gülmeye başladı.
- The old man started to laugh sadly.
Çok acıklı bir durumla karşı karşıyayız.
- We are faced with a very sad situation.
Film öyle acıklı idi ki herkes ağladı.
- The movie was so sad that everybody cried.
Hüzünlü şarkılar söylemeyi sevmez.
- She doesn't like to sing sad songs.
Senin gözde hüzünlü şarkın nedir?
- What's your favorite sad song?
O, hüzünle gülümseyerek konuşmaya başladı.
- Smiling sadly, she began to talk.
Bu öylesine hüzünlü bir hikaye.
- This is such a sad story.
Chris, Beth'in değerli kol saatini bulamadığını duyduğunda üzüntüsünü gizleyemedi.
- Chris could not conceal his sadness when he heard that Beth had been unable to find his valuable watch.
Tebessümün arkasında üzüntüsünü sakladı.
- He hid his sadness behind a smile.