Onun düşük bir cinsel dürtüsü var.
- She has a low sex drive.
İnsan doğasındaki en güçlü dürtü, önemli olmak arzusudur.
- The strongest drive in human nature is the wish to be important.
Dikkat edin! Sarhoşken araba sürmek tehlikelidir.
- Take care! It's dangerous to drive drunk.
Bir araba sürmek için bir ehliyete sahip olmak gereklidir.
- It is necessary to have a license to drive a car.
Ehliyetsiz araba kullanmak, çok kötü bir fikirdir.
- It is a colossally bad idea to drive without a driver's license.
Araba kullanmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like to drive.
Araba kullanmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like to drive.
Tom araba kullanmak için hala çok genç.
- Tom is still too young to drive.
Araba yolundaki senin araban mı?
- Is that your car in the driveway?
Tom'un arabası hâlâ özel araba yolunda.
- Tom's car is still in the driveway.
Jim araba sürmeyi öğreniyor.
- Jim is learning how to drive a car.
O, araba sürmeyi öğrenecek.
- She is going to learn how to drive.
Yardım fonunu yükseltmek için bir araba gezintisine başladılar.
- They started a drive to raise a charity fund.
Uzun bir araba gezintisi oldu.
- It's been a long drive.
Mary John'la çalışan otobüs sürücüsüne bitişik mi yaşıyor?
- Does Mary live next door to the bus driver that worked with John?
Tom taksi sürücüsüne bahşiş verdi.
- Tom tipped the cab driver.
Açlık insan güdülerinin belkide en güçlüsüdür.
- Hunger is perhaps the strongest of all human drives.
Araba kullanmayı sever misin?
- Do you like to drive?
Erkekler, kadınlar kadar iyi araba kullanmaz.
- Men don't drive as well as women.
Tom beni eve götürmek için yeterince kibardı.
- Tom was kind enough to drive me home.
Bizi eve götürmek zorundasın.
- You have to drive us home.
Caddeyi geçmekte olan adam, kazaya sebep olan şoförü gördü.
- The man crossing the street saw the driver who caused the accident.
Caddede nerede süreceğimi bilmiyorum.
- I do not know where to drive in the street.
Tom bir otobüs sürüyor ve Mary bir tur rehberi.
- Tom drives a bus and Mary is a tour guide.
Bu öğleden sonra kısa bir araba turu atalım.
- Let's take a short drive this afternoon.
Yoksulluk bazen insanları suç işlemeye tahrik eder.
- Poverty sometimes drives people to commit crimes.
Manyetik güç, mekanizmayı tahrik eder.
- Magnetic force drives the mechanism.
Küçük oğlum araba sürebiliyor.
- My little son can drive a car.
Sürücü belgemi geçen ay yenilettim.
- I had my driver's license renewed last month.
O, araba sürmeyi öğrenecek.
- She is going to learn how to drive.
Onu dikkatli araba sürmesi için uyardı.
- He urged her to drive carefully.
O, bir sürücü olarak demir yolunda çalışır.
- He works on the railroad as a driver.
Sürücü ehliyetimi geçen ay yenilettim.
- I had my driver's license renewed last month.
Seni havaalanına götüreceğim.
- I'll drive you to the airport.
Beni eve götürecek misin?
- Will you drive me home?
O bazen işe arabayla gider.
- Sometimes she drives to work.
Nasıl araba süreceğini biliyor musun?
- Do you know how to drive a car?
The pistons drive the crankshaft.
Napoleon's drive on Moscow was as determined as it was disastrous.
It was a long drive.
Their debts finally drove them to sell the business.
My wife drove me to the airport.
I drive to work every day.
The beaters drove the brambles, causing a great rush of rabbits and other creatures.
You drive nails into wood with a hammer.
You are driving me crazy!.
What drives a person to run a marathon?.
Beverly Hills’ most famous street is Rodeo Drive.
She doesn't have a driving licence.
- She doesn't have a driver's license.
She isn't old enough to get a driving license.
- She isn't old enough to get a driver's license.
... FEMALE VOICE: The drive from your location to Santa Cruz ...
... Your car might drive itself to the repo yard. Or your high-rise apartment building may switch ...