Tom onu anlamadan önce kapıdaki levhayı üç kez okumak zorunda kaldı.
- Tom musste das Schild an der Tür dreimal lesen, bevor er es verstand.
Üç kere beş on beş yapar.
- Three times five is fifteen.
Geçen sene üç kere bıçaklandım.
- I got stabbed three times last year.
Üç kere ölç, bir kere kes.
- Measure thrice, cut once.
Yerinde olsam, iki kez düşünmem - ama üç kez düşünürüm.
- If I were you, I wouldn't think twice — but thrice.
If I were you, I wouldn't think twice — but thrice.
- Wenn ich du wäre, würde ich mir das nicht zwei- sondern dreimal überlegen.