Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
- We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
Yanaklarından aşağı akan gözyaşlarıyla bana baktı.
- She looked at me with tears running down her cheeks.
Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
- We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
Tom merdivenlerden aşağıya koştu.
- Tom ran down the stairs.
O, merdivenden düştü.
- He fell down the stairs.
O içeriye girer girmez düştü.
- The instant he came in, he fell down.
At yolun aşağısına doğru tırıs gitti.
- The horse trotted down the road.
Tom Mary'nin nehrin aşağısına doğru sürüklenişini izlemekten başka bir şey yapamadı.
- Tom could do nothing but watch Mary being swept down the river.
Oldukça yıkılmış görünüyorsun.
- You look pretty down.
Yıkılmış bazı eski evler gördük.
- We saw some old houses pulled down.
İyi hava sebzelerin fiyatını düşürdü.
- The good weather sent the price of vegetables down.
Güneş battığında hava soğudu.
- It grew cold as the sun went down.