O, bir silah olmadan yapmak zorunda kalacak.
- He'll have to do without a gun.
Konu ile ilgili ne yapmak zorundasın?
- What do you have to do with the matter?
Süpermarketler şimdi kapalı, bu yüzden buzdolabında kalanlarla yetinmek zorunda kalacağız.
- The supermarkets are now closed, so we'll have to make do with what is left in the refrigerator.
Sahip olduklarımızla yetinmek zorunda kalacağız.
- You will have to make do with what we have.
... say once you've served your time, you're done with your prison sentence, with probation, ...
... gone and done with. ...