done with

listen to the pronunciation of done with
Englisch - Türkisch
birşey ile işini bitmiş olmak- He was finally döne with the computer and so he let his sister use it
do with
gereksinmek
do with
baş etmek
do with
yapmak

O, bir silah olmadan yapmak zorunda kalacak. - He'll have to do without a gun.

Konu ile ilgili ne yapmak zorundasın? - What do you have to do with the matter?

do with
istemek
do with
ile ilgisi olmak
do with
(biriyle) baş etmek: "What are we going to do with you? - Seninle nasıl baş edeceğiz?", "İ don't know what we're going to do with that child! - O çocuğu ne yapacağız, bilemiyorum."
do with
Arzu edilen bir şeyi belirtir: İ süre could do with a drink. Şimdi bir içki çok makbule geçer
do with
(biriyle) baş etmek: "What are we going to do with you? - Seninle nasıl baş edeceğiz?", "İ don't know what we're going to do with that child!" - O çocuğu ne yapacağız, bilemiyorum."
do with
Arzu edilen bir şeyi belirtir: İ süre could do with a drink. - Şimdi bir içki çok makbule geçer
do with
Arzu edilen bir şeyi belirtir: "İ süre could do with a drink. - Şimdi bir içki çok makbule geçer."
do with
(biriyle) baş etmek: What are we going to do with you? Seninle nasıl baş edeceğiz? İ don't know what we're going to do with that child! O çocuğu ne yapacağız, bilemiyorum
do with
-i yapmak: "What have you döne with my book? - Kitabımı ne yaptın?"
do with
-i yapmak: What have you döne with my book? - Kitabımı ne yaptın?
do with
ihtiyacı olmak
do with
(Fiili Deyim ) 1- -e işi düşmek 2-kullanmak
do with
-i yapmak: What have you done with my book? Kitabımı ne yaptın?
do with
(biriyle) baş etmek: What are we going to do with you? Seninle nasıl
do with
işi olmak
do with
yetinmek

Süpermarketler şimdi kapalı, bu yüzden buzdolabında kalanlarla yetinmek zorunda kalacağız. - The supermarkets are now closed, so we'll have to make do with what is left in the refrigerator.

Sahip olduklarımızla yetinmek zorunda kalacağız. - You will have to make do with what we have.

do with
ilişkisi olmak
do with
katlanmak
Englisch - Englisch
having no further concern with; "he was through with school and he was through with family"- John Dos Passos; "done with gambling"; "done with drinking"
over with, finished, concluded
do with
be satisfied with, be content with, make do with
done with

    Türkische aussprache

    dʌn wîdh

    Aussprache

    /ˈdən wəᴛʜ/ /ˈdʌn wɪð/

    Videos

    ... say once you've served your time, you're done with your prison sentence, with probation, ...
    ... gone and done with. ...
Favoriten