This magazine circulates widely.
- Bu dergi yaygın olarak dolaşır.
A rumor circulated through the city.
- Şehirde bir söylenti dolaşıyordu.
I spent my time strolling about the streets.
- Zamanımı sokaklarda dolaşarak harcadım.
I strolled along the streets to kill time.
- Zaman geçirmek için caddelerde dolaştım.
Tom cruised down Park Street in his new sports car.
- Tom yeni spor arabasıyla Park Caddesinde dolaştı.