dolaşabilen

listen to the pronunciation of dolaşabilen
Türkisch - Englisch
(Biyoloji) ambulant
Walking; moving from place to place
Able to walk
able to walk about; "the patient is ambulatory
{s} moving about, not stationary
dolaş
circulate

I become a transparent eyeball; I am nothing; I see all; the currents of the Universal Being circulate through me; I am part or particle of God. - Ben saydam bir göz küresi olurum; ben hiçbir şeyim; Ben her şeyi görürüm; Evrensel varlığın akımları beni dolaşır; Ben Allah'ın parçası ya da parçacığıyım.

This magazine circulates widely. - Bu dergi yaygın olarak dolaşır.

dolaş
got about
dolaş
cruise along
dolaş
{f} stroll

Tom and Mary took a stroll together. - Tom ve Mary birlikte çevreyi dolaştı.

I spent my time strolling about the streets. - Zamanımı sokaklarda dolaşarak harcadım.

dolaş
take trips
dolaş
divagate
dolaş
get about
dolaş
{f} cruise

Tom cruised down Park Street in his new sports car. - Tom yeni spor arabasıyla Park Caddesinde dolaştı.

Türkisch - Türkisch

Definition von dolaşabilen im Türkisch Türkisch wörterbuch

dolaş
bakınız: sarmaş dolaş
dolaşabilen
Favoriten