dokunulmak

listen to the pronunciation of dokunulmak
Türkisch - Englisch
to be dealt with
impersonal passive
dokunulma
tactile
dokun
{f} touched

He never touched wine. - O asla şaraba dokunmadı.

Tom touched Mary's shoulder. - Tom Mary'nin omzuna dokundu.

dokun
{f} finger

Layla felt Sami's fingertips touching the back of her shoulder. - Leyla, Sami'nin parmak uçlarının, omzunun arkasına dokunduğunu hissetti.

She touched me lightly on the nape of the neck with the tips of her fingers and it made me shudder. - O bana parmak uçları ile ensemin üzerine hafifçe dokundu ve bu beni ürpertti.

dokun
got in touch
dokun
{f} touching

Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille. - Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.

Your dress is touching the wet paint. - Elbiseniz ıslak boyaya dokunuyor.

dokun
get in touch
dokun
{f} dab
dokun
{f} touch

All you have to do is touch the button. - Tüm yapmanız gereken düğmeye dokunmak.

Lips that touch liquor shall not touch mine. - Liköre dokunan dudaklar benimkine dokunmayacaklar.

dokun
{f} fingering
dokunulma
tactility
dokun
tender
Türkisch - Türkisch
Dokunma işine konu olmak
dokunulma
Dokunulmak işi
dokunulmak
Favoriten