dokunaklı

listen to the pronunciation of dokunaklı
Türkisch - Englisch
poignant

The incident was so poignant. - Olay çok dokunaklıydı.

The eating of delicious food is one of the most intense and poignant pleasures of life. - Lezzetli yiyecek yemek, hayatın en yoğun ve dokunaklı zevklerinden biridir.

touching

This song is very touching. - Bu şarkı çok dokunaklı.

The next verse is even more touching. - Bir sonraki ayet bile daha dokunaklı.

moving

When we were small, father used to read us moving stories. - Biz küçükken babam bize dokunaklı hikayeler okurdu.

Sami's testimony was extremely moving. - Sami'nin ifadesi son derece dokunaklıydı.

eloquent

I am not an eloquent person. - Ben dokunaklı konuşan bir kişi değilim.

Her face was eloquent of her sorrow. - Onun yüzü üzüntüsü yüzünden dokunaklıydı.

speaking
pathetic

What a pathetic story! - Ne dokunaklı bir hikaye!

incisive
scathing
acid
trenchant
biting
biting, harsh
sour
pungent
affective
moving, touching, affecting, pathetic, appealing, plaintive, poignant
pointed
expressive
mordant
barbed
acidulous
moving, touching, affecting
feeling
sharp
appealing
affecting
plaintive
touchingly
lugubrious
saucy
mournful
espressivo
dokunaklı alay
sarcasm
dokunaklı biçimde
poignantly
dokunaklı olarak
movingly
dokunaklı söz
an unkind cut
dokunaklı söz
sideswipe
dokunaklı söz
quip
dokunaklı özellik
pathos
ayrılırken söylenen dokunaklı söz
parthian shaft
'ayndruksfol etkili, dokunaklı
'Ayndruksfol effective, moving
ayrılırken söylenen dokunaklı söz
parting shot
ayrılırken söylenen dokunaklı söz
parthian shot
dokunaklı
Favoriten