doğrulanamayan

listen to the pronunciation of doğrulanamayan
Türkisch - Englisch
unverifiable
Not capable of being verified, confirmed, checked or proven
(of e g evidence) not objective or easily verified
{s} unable to be verified
doğrula
(Bilgisayar) validate

Can you validate this parking ticket? - Bu otopark biletini doğrulayabilir misin?

The newest version uses facial-recognition software to validate a login. - Yeni sürümü bir giriş doğrulamak için yüz tanıma yazılımı kullanır.

doğrula
substantiate
doğrula
{f} substantiating
doğrula
verify

Can anyone verify that? - Herhangi biri onu doğrulayabilir mi?

The police were able to verify Tom's alibi. - Polis Tom'un mazeretini doğrulayabildi.

doğrula
{f} verified

The police verified the car's license plate. - Polis arabanın plakasını doğruladı.

Detective Dan Anderson verified Linda's statements. - Dedektif Dan Anderson, Linda'nın ifadelerini doğruladı.

doğrula
{f} substantiated
doğrula
justify
doğrula
confirm

I have a confirmed reservation. - Benim doğrulanmış bir rezervasyonum var.

The news confirmed my suspicions. - Haber şüphelerimi doğruladı.

doğrula
affirm

I affirmed that he was innocent. - Onun masum olduğunu doğruladım.

He affirmed that he saw the crash. - Kazayı gördüğünü doğruladı.

doğrula
{f} verifying

Tom had no way of verifying the information. - Tom'un bilgiyi doğrulayacak hiçbir yolu yoktu.

doğrula
{f} confirmed

The report has not been confirmed yet. - Rapor henüz doğrulanmadı.

The news confirmed my suspicions. - Haber şüphelerimi doğruladı.

Doğrula
authenticate
doğrula
affirmed

He affirmed that he saw the crash. - Kazayı gördüğünü doğruladı.

I affirmed that he was innocent. - Onun masum olduğunu doğruladım.

doğrulanamayan
Favoriten