The sun was on the point of rising in the east.
- Doğuda güneş doğmak üzereydi.
We aren't born with the capacity to carry out a happy coexistence.
- Biz mutlu bir birlikteliği yürütme kapasitesi ile doğmadık.
My dad died before I was born.
- Babam, ben doğmadan önce öldü.
Be born, get married, and die; always bring money.
- Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
Be born, get married, and die; always bring money.
- Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
The man was ashamed of being born poor.
- Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu.
May I have your birth date?
- Doğum tarihinizi alabilir miyim?
No one can have three different birth dates.
- Hiç kimsenin üç farklı doğum tarihi olamaz.
If I were to be born a second time, I would like to be Canadian.
- Ben ikinci kez doğacak olsam Kanadalı olmak isterim.
Life would be infinitely happier if we could only be born at the age of eighty and gradually approach eighteen.
- Sadece seksen yaşında doğabilseydik ve yavaş yavaş on sekiz yaşına varabilseydik, yaşamımız çok daha mutlu olurdu.
Yesterday was my seventeenth birthday.
- Dün onyedinci doğumgünümdü.
I got you a pen as a birthday present.
- Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım.