He offered his fealty on bended knee.
The religious man remained kneeling for hours.
- Din adamı saatlerce diz çökmüş olarak kaldı.
She saw a boy kneeling by the altar.
- Sunağa yakın diz çöken bir çocuk gördüm.
She knelt beside him.
- O, onun yanında diz çöktü.
We all knelt down to pray.
- Dua etmek için hepimiz diz çöktük.
The religious man remained kneeling for hours.
- Din adamı saatlerce diz çökmüş olarak kaldı.
Sami made Layla kneel in front of him.
- Sami, Leyla'yı önünde diz çöktürdü.