Yaşam büyük bir ızdırap.
- Life is a great misery.
Acı ve üzüntü savaşa eşlik eder.
- Misery and sorrow accompany war.
Tom acısına son vermek için yaralı atı vurdu.
- Tom shot the injured horse to put it out of its misery.
Onlar sefalet içinde yaşıyorlar.
- They are living in misery.
Şansızlık ve sefalet seni tehdit etti.
- Misfortune and misery threaten you.