distraught

listen to the pronunciation of distraught
Englisch - Türkisch
{s} (with) (-den dolayı) çılgına dönmüş; çok endişeli
çılgına dönmüş

Leyla oldukça çılgına dönmüştü. - Layla was pretty distraught.

çok sinirli

Sami kulağa çok sinirli gibi geliyordu. - Sami sounded distraught.

Tom çok sinirli görünüyordu. - Tom seemed to be distraught.

aklı başından gitmiş
{s} kendinden geçmiş
{s} çıldırmış
{s} deli
{s} perişan

Tom son derece perişan görünüyor, değil mi? - Tom seems terribly distraught, doesn't he?

Tom perişan görünüyor. - Tom looks distraught.

şaşırmış
üzülmüş
bewildered
{s} şaşkın

Tom şaşkın görünüyordu. - Tom seemed bewildered.

Tom şaşkın görünüyor. - Tom seems bewildered.

distraught with
çok endişeli
bewildered
{s} şaşırmış

Tom şaşırmış görünüyordu. - Tom seemed to be bewildered.

Tom şok olmuştu ve şaşırmıştı. - Tom was shocked and bewildered.

bewildered
{f} şaşırt
bewildered
{s} şaşkına dönmüş

Tom kendini şaşkına dönmüş buldu. - Tom found himself bewildered.

bewildered
{s} sersemlemiş
bewildered
şaşırtılmış
bewildered
şaşalamak
bewildered
şaşkaloz
bewildered
afallamak
Englisch - Englisch
Deeply hurt, saddened, or worried; distressed

His distraught widow cried for days, feeling very alone.

bewildered
{a} distracted, mad
deeply agitated especially from emotion; "distraught with grief
{s} bewildered, agitated, distracted; crazed, hysterical
Torn asunder; separated
deeply agitated especially from emotion; "distraught with grief"
Distracted; perplexed
If someone is distraught, they are so upset and worried that they cannot think clearly. His distraught parents were being comforted by relatives. so upset and worried that you cannot think clearly (distractus; DISTRACT)
straught
distracted
distraught
Favoriten